Amerika Birleşik Devletleri

24 Ocak 2015 tarihinde tarafından eklendi.

AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ
Kuzey Amerika kıtasında. Yüz ölçümü 9.405.957 km 2, nüfûsu 228.465.000, GSMH (b.bk) 2.497. 778.000.000 dolar (kişi başına 10.933 dolar), nüfus yoğunluğu km2’ye 24 kişi. Resmî dil İngilizce,başkent Washington. İngiltere’nin sömürgesi iken 1774’te istiklal kazanmış, 1823‘te büyük devletler arasına girmiş, 1943’ten beri büyük devletlerin en önemlisi haline gelmiştir. GSMH‘da bütün devletler arasında rakipsiz şekilde birincidir. Nüfûs bakımından Çin, Hindistan ve Rusya’dan sonra dördüncüdür. 50 “devlet” veya “eyâlet”ten müteşekkil bir birleşik devlet(federasyon)‘dir. Kuzeyinde Kanada, güneyinde Meksika, doğusunda Atlas Okyanusu, batısında Büyük Okyanus vardır.

Tabi Coğrafya : Batı, umumiyetle dağlıktır. Kanada’dan gelip Meksika’ya doğru uzanan Kayalık Dağlar (Rocky Mountains), büyük ve genç sıradağlardır. 4.000 metreyi aşan bir çok zirve yapar, fakat hiç biri 4.500 metreye erişmez. Ülkenin en yüksek tepesi, Kaliforniya’da Whitney dağıdır (4.418 m). Apalaş Dağları, Atlas Okyanu-su’na paralel şekilde Kanada’dan güneye inen ihtiyar sıradağlardır. Ancak 2.045 metreye yükselir (Mitchell tepesi). Mississippi nehri, Kanada sınırından kaynayarak muazzam bir havzayı sular ve Meksika Körfezi’ne dökülür. En büyük kolu, batıdan aldığı Missouri’dir. Rio Grande del Norte, A.B.D. ile Meksika arasındaki nehirdir. O da Meksika Körfezi’ne dökülür.

Amerika

Amerika

Büyük Okyanus’a dökülen en mühim akarsu, kuzey-doğuda Columbia‘dır. “Göller Bölgesi” denen bölümde 5 büyük göl, A.B.D. ile Kanada arasındadır. Bunlar dünyânın en büyük gölleri arasında yer alan ve biribirine bitişik veya bağlantılı beş göldür: Superior, Huron, Michigan, Erie ve Ontario ki hepsi 265.400 km2’lik bir iç deniz teşkîl ederler. Batıda Salt Lake (Büyük Tuz Gölü) vardır(4.690 km2). A.B.D.’nin güney-doğusu Florida yarım adası uzantısı ile biter. Bu yarımada, en büyük Antil adası olan Küba’ya doğru uzanır. Florida yarımadası ile Meksika‘nın Yukatan yarımadası ve bunların arasındaki Küba’nın kapattığı denize “Meksika Körfezi” denir ki, Karayib Denizi‘nin bir uzantısı halindedir. Florida yarımadasının doğusunda da şimdi ayrı bir devlet olan Bahama adaları uzanır. Kristof Kolomb, Amerika’da ilk defa bu Bahama adalarına ayak basmıştır.

Kuzeyde 49° paralelden başlayan A.B.D., güneyde Florida ve Teksas’ta 25° paraleline kadar iner. Bu ölçüler içinde, her türlü iklîme tesadüf etmek kaabildir. Bu ölçülere Alaska dâhil değildir. 50 eyalet’ten Alaska ve Havay, diğer 48 eyaletin oluşturduğu asıl A.B.D. topraklarından ayrı düşer. Alaska (b.bk.), Kuzey Amerika kıt’asının Asya(Sibirya)’ya doğru uzanan en kuzey-batısıdır. Havay (b.bk.) ise, zaten Amerika kıtasın da değil, Okyanusya kıt’asında bir takımadadır.En fazla yağış, en kuzey-batıda Kanada sınırına doğru, Büyük Okyanus kıyılarındadır (yıllık 2000 mm’nin üzerinde). Bütün Atlas Okyanusu kıyılarında da yağış 1000 mm üzerindedir. Batıda Kaliforniya ile Nevada arasındaki çölde, en az seviyeye iner.

Kuzeyde kışın yağış daha fazla kar şeklindedir ve kışlar çok sert geçer. Güneyde kar görülmez. Meksika Körfezi çevresindeki eyâletlerde kasırga ve tayfunların sebep oldukları tabîî âfetler ünlüdür. Büyük Okyanus kıyılarının iklîmi, hemen hemen Akdeniz iklîmi gibidir(yazları kurak ve oldukça sıcak). Bu kuşakta güneye doğru inildikçe ısı artar. Temmuz ortalamasının 30-35° C olduğu bölgeler görülür. En kuzeyde ocak ortalamasının -15-20°C olduğu bir kuşak da vardır. Kuzeyde kışları soğuk iklim hâkimdir. Batı’nın büyük ve Büyük Okya-nus’tan uzak kısmında ise step (bozkır) iklîmi hüküm sürer. Güneydoğuda ise yazları nemli ve sıcak geçer. Kuzeyde orman varlığı çok zengindir.

Ekonomi: A.B.D., dünyanın rakipsiz şekilde en büyük ekonomi topluluğunu teşkîl eder. GSMH, bütün Sovyetler Birliği’nin 3 katından fazladır. Fert başına gelir (b.bk) yılda 10.000 doları aşmış, 15.000 dolara doğru tırmanmaktadır. Bu da dünyânın sayılı refah toplumlarından biri olduğunu gösterir. Bununla beraber eyâletler arasında denge yoktur. Meselâ Mississippi eyâletinde kişi başına gelir, Kaliforniya, Alaska, Havay, Connecticut jibi eyâletler dekinin’yarı-sından azdır. Ülke ince ye en ağır sanayie dönmüştür. Gündelik hayatta kullanılan birçok elektronik âlet bile çok defa yapılmamakta, gittikçe imâlinden vaz geçilmekte, ithâl edilmektedir. Ancak en pahalı, savunmaya ve büyük kar getirecek ihracata dönük, ince ve ağır sanayi rağbettedir.

Uçak sanayi başta gelmektedir. Tersanelere bile eskisi kadar önem verilmemekte, bir çok şilep ve tanker Japonya’ya, Kore’ye, Taivan’a ısmarlanmaktadır. Bunun bir sebebi de A.B.D.’nde işçi ücretlerinin yüksekliğidir.Dünyanın en müreffeh ve kalabalık işçi toplumu A.B.D.’ndedir. Çok yüksek ücret almaktadır. Ekonomi, “tüketim ekonomisi”nden “israf ekonomisi”ne (bu maddelere bkz.) dönüşmüştür. Bununla beraber son yıllarda israf ekonomisinin bırakılması için ciddî tedbirler alınmaktadır. Uçak sanayimden sonra en büyük ağır sanâyî sektörleri demir-çelik ve otomotiv’dir. A.B.D., bilhassa binek otomobili yapımında dâima dünyâ birincisidir. İnşaata dönük her türlü sanâyî sektörü de mühim yer tutar. Ağır olmayan sanâyiin başında besin sanayii gelir.

Amerika

Amerika

A.B.D., kendi kendini besleyebildikten başka, besin maddesi ihraç eden bir kaç ülkeden biridir. Tarım ürünleri gibi, et üretimi de buna yeterlidir. Sığır yenir. Koyunculuk çok önemsiz bir hayvancılık sektörüdür. Balıkçılık ve deniz ürünleri pek çok gelişmiştir. Dünyânın birinci elektrik üreticisidir. Elektrik, en ücra köşelere kadar götürülmüştür. 1980’de 485 milyon ton petrol çı-karılmıştır(Rusya 603 milyon, Suudî Arabistan 495 milyon). Bu, dünyanın en büyük enerji tüketicisi olan A.B.D.’ne yetmemektedir. Onun için aynı 1980 yılında 437 milyon da petrol ithâl etmiştir. “Petrol ihraç eden ülkeler(b.bk)in petrolünün üçte birini veya az fazlasını A.B.D. satın almaktadır. Satın aldığı ülkeler içinde Suudî Arabistan,sonra dîğer Arab ülkeleri başta gelir.

A.B.D‘nin üstün ekonomi gücünü muhafaza edebilmesi için, çıkardığı kadar petrol satın alabilmesi şarttır. 1979’da 24 milyar dolar değerinde mâden çıkarılmıştır (petrol hâriç). Demir ve bakır başta gitmektedir. Tarım tamamen makineleşmiştir. Aynı büyüklükte topraktan, meselâ Rusya’da elde edilenin bir kaç misli ürün alınabilmektedir. 1979 üretimi buğday 58 milyon ve mısır 197 milyon tondur. Şeker, pancardan olduğu derecede, şeker kamışından da elde edilir. Ekmek ve pirinç az tüketilir. Patates tüketimi fazladır. Büyük baş hayvanda da dünyâ birincisidir. Bağ-bahçecilik çok gelişmiştir. Bilhassa Kaliforniya‘da Akdeniz iklimine mahsus başta narenciye olmak üzere her türlü meyve ve bitki yetişmektedir.Güneydoğuda büyük pamuk tarımı yapılır. Tütün tarımı da çok ileridedir. “Virginia” denen tütün tipi, Doğu (Türk) tütün tipinden farklı ve yumuşak içimlidir. Amerikan sigara sanayi, bir çok dış ülkeyi, bu tip tütünün tiryakisi yapmıştır.

Ulaştırma : Dünyanın en yoğun, uzun ve bakımlı demir, kara ve hava yolları ve trafiği A.B.D.’ndedir. Ağırlık demiryollarından önce kara yollarına, sonra hava yollarına geçmiştir. Deniz taşımacılığının da eski nisbeti düşmüştür. Ülkeyi geçen asırda ilk defa olarak sık demiryolu ağı ile ören ülke A.B.D.’dir. Sonra kara yolları için aynı şey yapılmıştır. Sonra, her eyâlette yüzlerce, hattâ binlerce hava meydanı inşâ edilmiş-tir. Haberleşme vâsıtalarına da aynı önem verilmiştir. İlk demiryolu hattı 1828-30’da inşâ edilen 13 millik Baltimore-EUiot hattıdır. Sonra iki okyanus, çeşitli hatlarla biribirine bağlanmıştır.

Daha 1875’te A.B.D. 116.876 km demiryolu ile dünyâ birincisi idi (2. İn-giltere 46.236, 3. Almanya 25.772 km). Gene daha 1870’de 122.776 km telgraf hattı ile birinci olan A.B.D., 117.247 km ile 2. olan İngiltere ve 81.545 km ile 3. olan Rusya’yı geçiyordu. 1950’de 361.300 km demiryolu işletiliyordu. 1969’da 22.164 kara mili demiryolu işler halde idi. 1977’de karayolları 3.876 .400 mil idi. 1950’de bütün dünyâdaki motorlu vâsıta sayısı 88.934.500 idi ve bunun 56.280.000’i A.B.D.’nde bulunuyordu. Şimdi bu korkunç üstünlük az çok dengelenmekle beraber, gene de A.B.D., bütün dîğer devletlerden çok mesafeli şekilde ileridir.

1977’de 143.750.000 motorlu vasıta işler halde idi (113,7 milyon otomobil, 29,6 milyon traktör, 491.700 otobüs). 1,5 kişiye bir otomobil düşmektedir; ailelerin ortalama 2 otomobili olduğu netîcesi ortaya çıkar. Dünyânın en büyük TV şebekesi de A.B.D.’ndedir. Yirmidört saat boyunca yüzlerce TV istasyonu renkli yayın yapmaktadır. 15,2 milyon tonu tanker olmak üzere, ticâret filosu 23 milyon ton ve önceki yıllara nis-betle düşüktür. Zîrâ Liberya, Panama, Yunanistan bandırası taşıyan ticâret filoları, gerçekte A.B.D. hesabına çalışmaktadırlar.1978’de ülkede 799.000 sivilin pilot ehliyeti vardı ve 215.000 özel uçak bulunuyordu, helikopter sayısı bunun dışındadır. 747 milletlerarası ve 13.370 iç hat hava alanı bulunmaktadır.

Eğitim: Okuma yazma bilmeyenlerin nispeti % 1 ‘in altında olup bunların da çoğu Zencî’dir. 1978’de 3.125 üniversite ve yüksek okulda 11.260.000 öğrenci okuyordu ki, her 20 kişiden l’inin, hatta daha fazlasının yüksek öğrenim öğrencisi olduğu ortaya çıkar. Bu, belki lüzumundan yüksek bir nispettir. Fakat son on-yirmi yılda yüksek öğrenimde büyük patlama olmuştur. İlk üniversite 1636’da açılan Harvard, Boston’ın banliyösü Cambrigge’tedir. Diploması, İngiltere’nin Oxford ve Cambridge üniversiteleri diplomasıyla eşit tutulmaktadır. Bugün yüzlerce üniversite vardır. Statüleri bi-ribirine benzemez usulllerle yönetilmekte ve öğrenim yapmaktadırlar. Orta öğrenimde de tek tip öğrenim yoktur.A.B.D. en çok yabancı yüksek öğrenim öğrencisi okutan dünyâ ülkesidir.

Savunma : A.B.D., nükleer stratejik güce, yani kıtalar arası nükleer savaş kudretine sahip 4 devletten biridir (dîğerleri Rusya, Fransa ve İngiltere). Silâhlı kuvvetlerinin ve silâhlarının mutlak üstünlüğü varken, son 20 yıldır Rusya ile aynı çizgide bir yarış başlamıştır. Savunma bütçesi 180 milyar dolar ve Rusya’nınkine eşittir. 2.176.500 askeri silâh altında tutmaktadır ve bunun 83.525’i kadındır. Silâh altında tuttuğu asker bakımından Çin ve Rusya‘dan sonra gelmektedir. 7.063 savaş uçağı vardır. 774.000 kara + 717.00 deniz (189.000’i deniz piyadesi) + 555.100 hava + 130.400 jandarma (millî muhafız) askerinden müteşekkil bir ordusu mevcuttur.

Donanma, 342 harb gemisi ile yardımcı gemilerden meydana gelir. 115 nükleer denizaltı, 3 nükleer uçak gemisi, 17 uçak gemisi, 8 nükleer kruvazör, 25 kruvazör, 7 zırhlı, 11 helikopter gemisi, donanmanın başlıca tekneleridir. 3 nükleer uçak gemisi, en büyük silahlardır : Enterprise (89.600 ton, 1962), Ni-mitz (91.400 ton, 1975) ve Eisenhower (91.400 ton, 1977). Dîğer uçak gemileri 33.000- 61.000 ton arasında olup herbiri 75-85 uçak taşır. 11 helikopter gemisinin her biri 24-42 savaş helikopteri taşımaktadır; 4’ü 39.300, dîğerleri 17.000 tondur. Savaş uçaklarının 757’si kıt’alararası nükleer stratejik hava kuvvetinin emrindedir.

Baltimore limanı

Baltimore limanı

Nüfus : İngilizce konuşulmaktadır. Fakat nüfûsun ancak 182 milyonunun ana dili İngilizce’dir. 46 milyonun anadili, başka dillerdir. İngilizce bilmeyen nüfus sâdece bir kaç milyondan ibaretse de, bu 46 milyon evlerinde daha çok anadillerini kullanmaktadır. Fakat nesil ilerledikçe anadili unutulmakta ve İngilizce‘ye dönüşmektedir. İngilizce anadili olmayan nüfus şöyledir : İs-panyolca 9,1 milyon, Almanca 8,8 milyon, İtalyanca 7 milyon, Lehçe 4,3 milyon, Fransızca 2,6 milyon, Çekçe 1,8 milyon, İsveççe 1,5 milyon, Norveçce 1,2 milyon, Rusça 1,1 milyon, Kızılderili dilleri 1 milyon, Macarca 0,8, Japonca 0,9 Çince 0,7, Flamanca 0,6, Yunanca 0,5, Portekizce 0,5, Litvanca 0,5, Fince 0,4, Danca 0,4, Slovence 0,3, Ukranca 0,3, Sırpça 0,2, Arabca 0,2, Korece 0,2, Ermenice 0,2 milyon. A.B.D.’nde 150.000 kadar da Türk vardır.

Din: 128 milyon Protestan, 83 milyon Katolik, 6 milyon Ortodoks olmak üzere nüfusun 216 milyonu Hristiyan’dır. 8,3 milyon Musevî vardır. Gerçekte Yahudi nüfus 13 milyonsa da, gerisi Hristiyan Yahudiler’dir. A.B.D., dünyanın nispetsiz şekilde en büyük Yahudi devletidir. 1,6 milyon kadar Budist ve diğer Uzak Doğu dini mensubu, 100.000 kadar Brahman, 0,6 milyon kadar Putperest, nihayet 0,9 milyon kadar Müslüman vardır. Müslümanlar’in yarım milyon kadarı Zencî Müslüman’dır ki, İngilizce konuşur ve kendilerini Müslüman sayarlar. 8.000 kadar da Bahâî vardır.

Zenciler: A.B.D.’nde Zencî problemi büyüktür. Zenciler, 1865’te hür insan statüsüne girmiş eski kölelerin çocuklarıdır. Köle olarak doğmuş son zenciler daha yakın yıllarda ölmüşlerdir. 1960’lara kadar Zencîler’in vatandaşlık hakları ancak kâğıt üzerinde idi. Bugün de Beyazlar’dan ayrı bir toplum oluşturmaktadırlar. Lâtin Amerika ülkeleri gibi Beyazlar’la karışmamışlardır. Zencî-Beyaz evliliği çok az görülür ve her iki tarafça da ayıplanır.

Zenciler, 50 A.B.D. eyaletinden 5’i (Louisiana, Alabama, Mississippi, Georgia, Güney Caroline) üzerinde müstakil devlet kurmak isteğini ileri sür-müşlerdir. Bugünkü Zencî nüfus 27.000.000’dur. Hepsi îngilizce konuşur ve Hristiyan’dır (çoğu Protestan). Yarım milyon kadarı son yıllarda Müslüman olduklarını iddia etmektedirler, fakat inanışları İslâm dînine tam uygun değildir. Meselâ, Kur’ân-ı Kerim’in Hazret-i Peygamber tarafından yazılmış olduğunu söylerler; beş vakit namazı kabul etmez, haftada bir veya iki namazın yeterli olduğunu savunurlar. “Sarı ve Renkli Irklar” denen ırklar da kendi kendilerine, Beyazlar’la karışmaksızın yaşarlar.

San Francisco başta olmak üzere bir çok şehirde ayrı Çin şehirleri (geniş mahalleler) vardır. Bu ırkların sayısı 4 milyon kadardır. 1970 sayımına göre 793.000 Kızılderili, 591.000 Japon, 435.000 Çinli, 343.000 Filipinli, 720.000 dîğer Uzak Doğulu veya Hindistanlı “renkli ırklar”dan sayılmaktadır. Son yıllarda A.B.D.’ne göçen Koreliler de çok artmıştır. Ülkenin yerlisi ve eski sahipleri olan Kı-zılderililer, yok edile edile sayıları çok azalmıştır. Alaska’nın yerlileri olan Eskimolar da bugün küçük bir azınlık halindedir.

Kızılderililer’le Eskimolar, ekseriya Hristiyan dînine ve İngilizce’ye karşı direnmekte, kendi dinlerini ve dillerini kullanmakta devam etmektedirler. Bu bakımdan Zencîler’e benzemezler.New York, dünyanın hem en büyük Zencî, hem en büyük Yahudî şehri sayılmaktadır. Milyonlarca Zencî, Haarlem denen büyük mahallede toplanmıştır. 1820-1977 arasında A.B.D.’ne göçmen olarak gelen nüfus 48 milyondur. Bu 48 milyonun 7 milyonu Almanya’dan, 5,3 milyonu İtalya’dan gelmiştir.A.B.D.‘ne göç bugün de devam etmektedir.5 milyon kadar yabancı tab’alı insan da A.B.D.’nde oturmaktadır. Bu yabancı tab’ahlar (uyruklular) en çok Kaliforniya eyaletinde oturuyor.

1970 nüfus sayımına göre A.B.D.’nde 98,9 milyon erkek + 104,3 milyon kadın vardı. 149,3 milyon şehirli + 53,9 milyon köylü idi. 75 yaş üzerinde nüfus 7,6 milyon idi. 8,7 milyon nüfus, dış ülkelerde doğmuş Beyazlardı. 25.000 üzerinde nüfûsu olan 916 şehir mevcuttu.A.B.D.’nin menşei (başlangıçı-kaynağı) olan 13 İngiliz kolonisinde 1610 yılında 210 (iki yüz on) beyaz yaşıyordu. A.B.D.‘nin çekirdeği bu 210 Beyazdır. Bu sayı gittikçe arttı. 1770’te 2.205.000’e ulaştı. Bu tarihlerde A.B.D., İngiltere sömürgesi idi. Müstakil (bağımsız) devlet olduğu 1780’de Beyaz nüfus 2.781.000’e yükselmişti. 1790’da 3.919.000 ve 1800’de 5.308.000 oldu.

Yönetim: A.B.D., 50 eyaletten kurulu bir federasyon, bir birleşik devlet’tir. Eyaletlere devlet (İng. state = steyt) denmektedir. “Vâlî” denen eyâlet vâlîleri gerçekte o devletin hem Cumhurbaşkanı, hem başbakanıdır ve seçimle gelmektedirler. Seçimler 4 yıl içindir. Her eyâletin kendi millet meclisi ve senatosu vardır. Her eyâletin yasaları ayrı-dır. Onun için çeşitli eyâletlerin yasaları arasında bâzan büyük farklar, hattâ zıtlıklar bulunmaktadır. Ancak bu yasaların, federal Anayasa’ya aykırı olamıyacakları kabul edilmiştir. Bu işe, Federal Yüksek Mahkeme bakmakta ve üyeleri olan yüksek hâkimler azledilememektedir. Eyâletlerin sâdece silâhlı kuvvetleri ve dış münâsebet kurma hakları yoktur. Daha doğrusu bu haklarını, federal merkeze bırakmışlardır.

Federal başkent Washington’dır. Her eyâlet, nüfus oranına göre Washington’daki “Temsilciler Meclisi” denen millet meclisine milletvekili seçip göndermektedir. Milletvekilleri sayısı 435’tir ve 2 yıl için seçilirler. Bunları eyâletlerin kendi meclisleri için seçtikleri milletvekilleri ile karıştırmamak lâzımdır. Federal meclise Kaliforniya 43, New York 39, Pennsylvania 25, Teksas 24, Illinois 24, Ohio 23, Michigan 19 milletvekili yolladığı halde, nüfusları az olan eyaletlerde bu sayı l’e kadar düşmektedir (Alaska, Delavvare, Nevada, Kuzey Dakota, Vermont, Wyoming l’er milletvekili). Senato, 6 yıl için seçilen 100 senatörden kuruludur. Nüfusu ne olursa olsun her eyalet 2 senatörle temsil edilmektedir : 50 eyalet x 2 = 100 senatör. Bunun sebebi, az nüfuslu eyâletlere, çok nüfuslu eyâletlerce tahakküm edilmemesidir. Avrupasisteminden çok farklı olarak üstünlük millet meclisinde değil, bu senatodadır. Bunun da sebebi, devletin bir federasyon olmasıdır. 50 devlet’in eşit haklarla federasyonu yönetmeleri düşünülmüştür.

ekonomi

ekonomi

Başkan, 6 yıl için, ayrıca ve gene halk oyu ile seçilmektedir. İki parti adayından hangisi fazla oy alırsa başkan seçilmektedir.Başkan, hem cumhurbaşkanı, hem başbakandır. “Başkan yardımcısı” denen ve protokolde 2. gelen muavinliğine, başkan istediği kimseyi seçmektedir. Yardımcısınınseçimi, başkanın seçimiyle birlikte yapılmaktadır. Başkan seçilenin yardımcısı da otomatik şekilde seçilmektedir. Başkan yardımcısının şahsına mahsus yetkileri yoktur. Başkanın vereceği, kendi yetişemediği işleri yapmaktadır. Başkanın yetkileri,çok geniştir. Ancak bu yetkiler, Nixon’dan sonra geniş ölçüde sınırlandırılmıştır. Yetkilerin büyüklüğü devletin gene federasyon karakterinden gelmektedir.

Başkan, bakanlarını istediği gibi seçmektedir. Bakanların senatör ve milletvekili olmamaları gerekmektedir. Yasama (teşrî) ile yürütme (icra), bu şekilde kesin sınırlarla ayrılmaktadır. Başkan, bütün büyükelçileri de kendi seçmektedir. Büyükelçilerin diplomatik kariyerden gelmeleri gibi bir şart mevcut değildir. Başkanın şahsî temsilcisi olarak dünyâ ülkelerine gönderilmektedir. Başkumandan, başkandır, kuvvet kumandanlarını, general ve amiralleri, istediği gibi tayin ve azledebilmektedir. Lâtin Amerika’dan farklı olarak subay, politikaya karışamamaktadır.

Askerin politikaya karıştığı olay A.B.D. târihinde mevcud değildir. Başkanlar umumiyetle senatörlerden, bazen eyalet valilerinden seçilmektedir. Fakat aslında hiçbir tahsîl ve kariyer şartı yoktur. Sadece kendisinin ve babasının A.B.D.vatandaşı olarak doğmuş bulunması lazımdır. Başkan adaylarını partiler, parti teşkilâtları içinde oylayarak tesbît etmektedirler.Amerikan demokrasisi, çifte partiye dayanmaktadır : Cumhuriyetçi Parti ve Demokrat Parti. Birincisi daha muhafazakâr, sağcı ve liberal, ikincisi daha merkezdedir. Her şey özel sektöre âiddir. Posta dışında devlet hiç bir kuruluş yönetmemektedir. Silâh fabrikaları bile özel sektöründür. Demokrat Parti, bu düzene muhalif (karşı) olmamakla beraber, özel şirketlerin haklarını sınırlar. Başka partiler de vardır. Fakat bunlar seçimlerde bir varlık gösterememişlerdir.Anayasada yazılı bulunmayan gelenekler
kuvvetlidir. Başkanın Protestan mezhebinden olmasına, Yahüdî ve İrlanda asıllı bulunmamasına dikkat edilmektedir. Tek Katolik ve tek İrlandalı başkan, Ken-nedy’dir, o da seçim müddetini tamamlıyamadan öldürülmüştür.

Avrupa demokrasilerindeki cumhurbaşkanlarından farklı olarak, başkanın eşi ve çocukları, aile durumu önem kazanmakta, bunlar da temsil görevleri yapabilmektedir.Her eyâletin kendi polis teşkilatı vardır. Ancak bir de FBI sembolü ile gösterilen federal polis bulunmaktadır. İnsan kaçırma, ganster örgütü kurma, büyük ölçüde vergi kaçırma, uyuşturucu maddeler trafiği gibi şeyler, federal suç sayılmakta ve FBI’nın yetkilerine girmektedir. Cinayet ise federal suç değildir, eyâletin polisinin yetkisin-dedir. FBI’ın yetkileri, A.B.D. sınırları içindedir. Ayrıca her türlü güvenlik ve ha-beralma tedbirlerinden sorumludur.CIA denen teşkilâtın yetkileri ise A.B.D. sınırları dışındadır.

Dünyânın her ülkesinde gizli teşkîlâtı ve ajanları vardır. Merkezi Washington’dadır. Bütçesi, T.C. bütçesinin üzerindedir. Ruslar’m aynı mâhiyetteki teşkilâtı olan KGB ile dünyâ yüzeyinde büyük bir rekabet ve çatışma halindedir. Görevi, dünyânın her yerindeki A.B.D. aleyhtarı ve A.B.D. ile hür dünyânın güvenliği ile ilgili bilgileri toplayıp Washington’daki merkeze bildirmektir. Dünyânın her ülkesinde o ülkenin yerlilerinden de ajanlar kullanmaktadır. Eyâletler, 1774’te A.B.D. kurulduğu zaman 13’ten ibaretti. Zamanla 50’ye çıkmıştır. Hepsinin ayrı bayrağı vardır. Federal bayrakta her eyâlet, mavi zeminde birer beyaz yıldızla işaret edilir. Ancak A.B.D.’nin 50 eyâlet dışında da bâzı toprakları vardır.

A.B.D. yüzölçümünün 117.207 km2’sini göller teşkil eder. 19.253 km2 ve 1.312.000 nüfuslu (69 yoğunluk) topraklar, Okyanus-ya kıt’asında kalan adalardır. Bunların başında Havay eyâleti gelir. Havay dışındaki Okyanusya adaları şunlardır : Guam adası, Amerikan Samoa adası, Mikronezya adaları. Guam‘ı 1898’de İspanya’dan, Mikronezya’yı 1944’te Japonya’dan almıştır. Samoa’yı 1900’de ele geçirmiştir. Kuzey Mariana adaları da 1944’te Japonya’dan alınmış, aslında Japonya’nın 1914’te Almanya’dan aldığı adalardır. Bunlar dışında Okyanusya’da Johstol, Midway, Wake adaları da (hepsi 16 km2, 7.000 n.) A.B.D.’nindir.Panama Kanalı bölgesi de, A.B.D. idâre-sindedir. 1903’te kanalı açan Amerika’ya kiralanmış, kanalın iki tarafındaki şerittir. Bir taraf Kuzey, dîğer taraf Güney Amerika’dır.Antiller’de Virgin adaları, 1917’de Danimarka’dan 25 milyon dolara satın alınmıştır.

Küba’da Guatanamo üssü (112 km2) ve Antiller’de bâzı adalar (23 km2, 4.000 n.) da Amerika’nındır. Ancak eyâletler dışında kalan en mühim toprak, 1898’de alınan Porto Riko (b.bk.) adaşıdır (8.891 km2, 3.775.000 n.). Porto Riko, 51. eyâlet olmak istemekte, fakat A.B.D. yanaşmamaktadır. Zira Porto Rikolular, İspanyolca konuşmakta İngilizce’ye dayalı Amerikan kültürüne karşı koymakta, üstelik renkli ırklardan sayılmaktadırlar.

Amerika Birleşik Devletleri ekonomisi

Amerika Birleşik Devletleri ekonomisi

A.B.D. eyaletlerinin 50’si de ayrı maddeler halinde ansiklopediye alınmıştır. Onun için burada sâdece bir liste verilecektir : Yukarıdaki listede sırasıyla 1 – eyaletlerin nüfus sırası, 2 – İngilizce yazılışları, 3 – Çok kullanılan kısaltmaları, 4 – eyalet olarak federasyona üye oldukları yıl, 5 – yüz ölçümleri, 6 – 1.4.1980 sayımına göre nüfusları, 7 – km 2’ye düşen kişi sayısı, 8 – eyâlet başkentleri, belirtilmiştir. Eyâletler, federasyona eşit haklı eyâlet olarak üye kabul edilmeden de çoğu A.B.D. toprağı idi. Fakat bir kısmı uzun yıllar “arazî” statüsü ile yönetilmişlerdir. XX. asırda eyâlet olanlar şunlardır : Oklahoma 1907, Arizona 1912, New Mexico (Yeni Meksika) 1912, Alaska 1959 ve Havay 1960. 1965’e kadar en çok nüfuslu eyâlet New York iken, bu târihten îtibâren Kaliforniya başa geçmiştir. New York’ta nüfus azalmaktadır. Florida, Kaliforniya gibi eyâletler ise gerek iç (eyâletler arası), gerek dış göçlerin buralara yönelmesi sebebiyle pek çoğalmaktadır.

Şehirler : Birleşik Amerika’da çok defa birden fazla şehir birleşerek tek blok hâline gelmektedir. Bunlara “Büyük New York”, “Büyük Los Angeles” gibi adlar verilmektedir ki, araları dolacak birbiriyle birleşen bir çok şehirlerden meydana gelen iskân yerleri demektir. Hattâ bir çok şehir, dîğer bir eyâletin şehriyle bu suretle birleşmiştir. Şehrin bir yakasında bir, dîğer yakasında başka bir eyâletin hükmü geçmekte ve kanunları uygulanmaktadır. Bitişen şehirler, sanki bitişmemiş gibi, eski be-lediye sınırlarına göre, ayrı belediyeler hâlinde yönetilmektedir. Ayrıca il valileri yoktur.

Belediye başkanları aynı zamanda il valisi ve emniyet müdürüdür. Meselâ Kaliforniya eyâleti böyle 58 il’dir. Daha küçük ilçelerin durumu da aynıdır. Hepsinin belediye başkanları, şerifleri, savcıları seçimle gelmektedir. Bununla beraber, aslında federe devletlerin cumhur ve hükümet başkanları olan valilerin yetkileri, federal başkanın yetkileri gibi çok geniştir. 1981 tahminine göre A.B.D.’nin nüfûsu 2 milyondan fazla olan en büyük şehirleri, bulundukları eyâletler ve nüfusları, bütün bitişik banliyöleriyle beraber şöyledir:A.B.D.’ni 1789’dan 1981’e kadar 39 başkan yönetmiştir. İlk başkan George Washington (1732-1799) (Başkanlık yılları : 1789-1799), sonuncu(39.)su ise hâlen başta bulunan Ronald Reagan(1981)’dir. En yaşlı başkan seçilen Reagan(70 yaşında)’dır. En genç seçilen ise Kennedy(44 yaşında)’-dir. Başkanlar 4 yıl için seçilmekte, iki defa üst üste seçilebilmektedirler (8 yıl). İki defadan fazla üst üste seçilmemek için bir anayasa engeli yoktur, fakat gelenek böyledir. Tek istisna olarak Roosevelt, İkinci Cihan Savaşı dolayısıyle, 4 defa üst üste seçilmiş ve 4. seçim müddetini doldu-ramadan ölmüştür.
Târih: XVIII. asırda, İngiltere’ye bağlı, Kuzey Amerika’nın Atlas- Okyanusu sahillerindeki 13 sömürgenin, Avrupa ülkelerinden pek farkı kalmamıştı. Büyük çoğunluğu Anglo-Sakson (İskoç, İrlandalı, Galli, fakat bilhassa İngiliz) olan bu sömürgeler halkı, ticâret ve tarımla zenginleşmişlerdi. Ülkenin gerçek sahibi olan Kızılderililer’le vuruşa vuruşa sert karakter edinmişler, amansız mücâdeleyi öğrenmişlerdi. 13 koloninin bir çoğunun üniversiteleri, parlamentoları vardı.

Biribirleriyle yakın münâsebetler de kurmuşlardı. 1963’te Yedi Yıl Savaşı’ndan zaferle çıkan İngiltere ise, bu savaşta harcadıklarını karşılıyabilmek için, sömürgelerine, bu arada Kuzey Amerika’-daki 13 kolonisine yüklendi. Her kuruşlarını alın teriyle kazanan, kendileri de bir veya bir kaç kuşak önce İngiltere’den, anavatandan göçmüş bulunan 13 koloni halkının ise, Britanya imparatorluğunun sânı, şerefi, cihan denizlerine hâkim olması için fazladan vereceği birşey yoktu. 1774 sonunda vergi mes’elesi yüzünden, İngiliz-Amerikan çatışması başladı.

1774 Philadelphia (Filadelfiya) Kongresi, İngiltere’ye baş eğilmemesine, İngiltere’nin 13 Koloni’den vergi almaya hakkı olmadığına, bunun için anavatanla savaşılabileceği-ne karar verdi. 1775’te savaş başladı ve gittikçe şiddetlendi. 4 Temmuz 1776’da İkinci Philadelphia Kongresi’nde, 13 Koloni’nin istiklâli, İngiltere’den ayrıldığı, Kral III. George(Corc)’un artık hükümdarları olarak tanınmadığı îlân edildi. İnsan Hakları Beyannamesi yayınlandı. Bu beyannameye göre her insan eşit doğar; hayat, hürriyet, bahtiyar yaşama, mesleğini seçme, evlenme ve çoğalma, insana Tanrı tarafından verilmiş haklardır, bu haklara dokunulamaz.

Bu beyanname (1776), 1789 Fransız Kurucu Meclisi’nin İnsan Hakları Beyannâmesi olarak te’yîd edildiği gibi, bugünkü Birleşmiş Milletler de aynı esasları kabul etmiştir. 13 Koloni, A.B.D. adı altında, her devlet iç yönetimini muhafaza etmek şartıyle, birleşti. Bunu tanımayan İngiltere, savaşı şiddetlendirdi.Fransa, savaş sırasında, yeni ve ilk Amerika devletine çok büyük silâh, para, hattâ gönüllü asker ve teknik personel yardımı yaparak, İngiltere’den Yedi Yıl Savaşı’nın öcünü aldı. 8 yıl süren ve ümitsiz safhalar geçiren istiklal savaşında Amerikan ordusuna General George Washington (Corc Vaşingtın) başkumandanlık etti. İngiltere’den korkularından İspanya ve Hollanda da, A.B.D.’ni destekledi. Esasen kara savaşında tecrübesiz olan İngiltere, müşkül durumda idi. Fransa’nın aracılığı ile İngiltere, 1783 Versailles (Versay) anlaşmasını imzaladı ve A.B.D.’nin müstakil devlet olduğunu kabul etti.

Bundan sonra Amerika, topraklarını Batı’ya, Büyük Okyanus’a doğru genişletmek, bunun için birinci derecede Kızılderililer’le savaşmak, fakat bir yandan da pratik bir sanâyî ve ağır sanâyî ile zenginleşmek, tarıma ve deniz ticaretine de ağırlık vermek gibi bir politika takibine başladı. Atlas Okyanusu kıyılarında kurulan bu mütevâzi devletin, Kuzey Amerika kıt’asının orta bölümünü, doğudan batıya, bir okyanustan dîğerine ele geçirmesi, modern tarîhin mühim oluşumlarından biridir.

Amerikalılar bu büyük fethi yalnız bu ülkelerin yerli halkı olan Kızılderililer’i amansızca yok ederek değil, İngiltere, Fransa, İspanya, Meksika gibi devletlerle savaşarak ve mücadele ederek de elde ettiler. Yok ettikleri Kızılderililer, yüzlerce ayrı dil konuşan kabilelerden ibaretti. Üstelik hiç bir devlet kuramamışlar ve istilâcı Beyazların karşısına bir devlet teşkîlâtı ile çıkamamışlardı. Kuzeyde sanayileşmiş ve köle nüfûsu çok az federe devletlerle, güneyde tarıma dayalı, muhafazakar, savaşçı köleci federe devletler arasında büyük iç savaş (1861-65) başladığı zaman, ülkede köle nüfûsu 4 milyonu bulmuştu.

XIX. asrın en büyük ve kanlı savaşlarından olan, kardeşin kardeşi “güneyli” ve “kuzeyli” diye ayırarak merhametsizce doğradığı Amerikan iç savaşını, üstün sanayî sahibi, deniz ticaretine dayanan, Batı Avrupa ile daha yakın ilişkileri olan Kuzeyliler kazandı. Kölelik kaldırıldı. Güneyin askerî üstünlüğü ve vuruşkanlığı işe yaramamıştı. Bundan sonra kardeşliğin tekrar kurulması, en mühim iç politika hâline geldi.Louisiana’yı Fransa’dan satın alarak Meksika Körfezi’ne inen A.B.D., 1819’da da Florida yarımadasını İspanya’dan satın aldı. Sonra Meksika ile büyük bir savaş oldu. Meksika devletinin topraklarının yarısından fazlası, 1845’te A.B.D.’ne geçti, Teksas ve Kaliforniya da bu topraklar arasında idi.

Bu suretle A.B.D., Büyük Okyanus’a erişti. 1896 savaşı sonunda da İspanya’dan Küba, Porto Riko, Guam ve Filipinler’i aldı. 1876’da Rusya’dan muazzam Alaska’yı satın almış, 1893’te Havay adalarını ele geçirmişti. 1903’te Panama kanalını açtı. Avrupa-Asya yolu fevkalade kısalmış oldu. Kolombiya’nın kuzeyini bu devletten ayırarak Panama devletini kurdurdu. 1917’de Danimarka’dan Küçük Antiller‘deki Virgin adalarını satın aldı.

Bu suretle A.B.D., adetâ Büyük Okyanus’a hâkim oldu. Japonya’nın bu hakimiyete karşı çıkması, netice vermedi.A.B.D.’nin son anda çok iyi techîz edilmiş 4.750.000 askerle Birinci Cihan Savaşına katılması, Almanya’yı pes ettirdi. Buna karşılık bu savaşta Amerikan askerinin kaybı çok küçük oldu (120.000’i ölü olmak üzere 320.000 kayıp). İkinci Cihan Savaşına A.B.D., gene geç, savaş çıktıktan iki yıldan fazla bir zaman sonra katıldı. Bu savaştaki rolü tamamen birinci derecede oldu.Savaş adetâ A.B.D. ile Almanya ve Japonya arasındaki bir manzaraya büründü. Birinci savaşta yaptığı gibi, ikincisinden sonra da A.B.D., kendi kabuğuna ve kıtasına çekilemedi. Rus tehdidi karşısında, ne Batı Avrupa’yı, ne dünyâ politikasını terkedemedi. Böylece günümüzdeki A.B.D. ortaya çıktı.

Amerikan ekonomisi

Amerikan ekonomisi

Kültür : A.B.D. kültürü, Batı Avrupa kültürünün Atlas Okyanusu’nun öbür yakasına uzantısıdır. Fakat farklılıklar vardır. Bu farklılık, Amerikan insanının yapısından ve Amerikan târihinin yeniliğinden gelir. Yukarıda görüldüğü gibi A.B.D., 2 asırlık bir devlettir. Gerçi bu kısa müddet içinde dünyânın en büyük ve zengin devletini kurmakla öğünmektedirler. Fakat kültürleri, Batı Avrupa’ya dayanmaktadır. Diğer bir övündükleri konu da, hürriyetçi demokrasi ile yönetimi tamamen millî irâdeye, halkın isteklerine oturtmalarıdır. Amerikan kültür ve san’atı, geçen asırda olduğundan daha fazla XX. asırda, Avrupa’dan kültür ve san’at adamları getirterek geliştirilmiştir. Amerikan ilmi için de  belki daha geniş ölçüde  aynı şey söylenebilir. Zenginliği sebebiyle A.B.D., Avrupa’nın en seçkin ilim ve kültür adamlarını topraklarına çekebilmiş, onlara çok iyi şartlar sağlamıştır.

Avrupa, bilhassa Batı Avrupa dini, tarîhi, kültürü, aynı zamanda A.B.D. ile de ortak sayılmaktadır. Hristiyan dîni, Yunan-Latin medenîyeti, A.B.D.’nin de menşeini oluşturmakta ve böyle anlaşılarak bir eğitim ve kültür politikası takib edilmektedir. Ancak Amerikalı, fevkalade pratiğe, pragmatizme, faydacılığa, ilmi ve sanatı yararlı, daha açık ifadeyle karlı ve para getirir hale dönüştürmeye dönük bir yapıdadır. Böyle bir anlayış, büyük pratik keşiflerin yapılmasını ve bunların sanayie uygulanmasını sağlamıştır. Sanâyî, büyük bir rasyonalizm (akılcılık)İe işletilmiş, azamî kâr ve verim prensipleri iyice incelenip çok ince, karmaşık ve mükemmel bir hâle dönüştürülmüş, nihayet, dünyâ târihinin gördüğü en toptan, en büyük ölçüde, en kitle hâlinde üretimine ulaşılmıştır.

Bu suretle Amerikan kültürünün maddeci, maddeye bağlı, para kazanmaya dönük, bunun netîcesinde de derin san’at anlayışından yoksun bulunduğu söylenmiştir. Amerikan insanının Avrupa insanı derecesinde kültürlü olmadığı, san’at anlayış ve zevkinde aynı çizgiye erişemediği görülür. Amerikalı profesörlerin, hukukçuların, parlamenterlerin, generallerinin, iş adamlarının çoğu, İngilizce dışında hiç bir yabancı dil bilmezler. Adetâ kende kendine yeterli bir toplum ortaya çıkarılmak istenmiştir. Ancak çok az bölgede (Massachu-setts, Connecticut) kültür ve san’at seviyesi, Batı Avrupa’daki gibidir. Buraları da XVII. asırda teşekkül etmiş eski kültür merkezleridir. Bu da, kültürün öyle kısa zamanda teşekkül edemediğinin bir dîğer delilidir.

Büyük Amerikan üniversitelerinin, Avrupalı, hattâ Asyalı (hattâ Türk) profesörleri ile dolu olduğu görülmektedir. Fakat en iyi ve akılcı eğitimi de bu yabancı elemanlarla A.B.D. sağlamaktadır. Bunun sebebi yalnız maddî imkânlarının adetâ sı-nırsızlığı değildir. Düzen, teşkilât, planlama fikrinin çok geliştirilmiş ve ilme oturtulmuş olması, dîğer bir sebeptir. Bu yabancı elemanlar, bilhassa 1945’ten bu yana Almanya’dan göçen bir kaç bin birinci derecede ilim adamı sayesinde bugün müsbetilimlerde A.B.D., Almanya dâhil, dünyânın en ileri ülkesidir. Bir çok defa Nobel kazanmıştır. Fakat Nobel kazananların çoğu, kariyerlerini Avrupa’da yaptıktan sonra A.B.D. vatandaşı olmuş ilim adamlarıdır. A.B.D.’nin bu derecede karmaşık bir topluma Amerikan vatandaşlığı, hattâ milliyetçiliği duygusunu ve felsefesini verebilmesi, şüphesiz büyük başarıdır. Bu da, devletin kudretinin bir meyvesidir. Amerikan toplumu, Avrupa’da geçerli bir çok gelenek, örf ve âdeti tanımamaktadır.

Menşe’de Amerikalı, Avrupa’da geçineme-diği için bu bakir topraklara göçmüş insanların neslidir. Bu insanların pek büyük çoğunluğu da, Avrupa’nın en alt tabasını teşkil ediyordu. Başka türlü yüzlerce yıllık anavatan bırakılarak vahşî bir ülkeye göçü-lemez. Zîrâ o zamanlar Amerika, bugün seçkin ilim adamlarına sağlıyabildiği imkânların en küçüğüne bile sâhib değildi. Bu durumda A.B.D.’nde asalet (soyluluk) vs sosyal tabakalar oluşamamıştır. Halbuki Avrupa toplumu, bu prensipler üzerinde kurulup gelişmiştir.

Bir kaç merkezde (New Örleans, Boston, Philadelphia, San Francisco) soyluluk iddiasında bulunan aileler ve sosyeteler gerçi bugün bile vardır. Fakat bunlar, muazzam Amerikan toplumunun içinde çok küçük noktalardan ibaret kalmıştır. Buna karşılık Amerikalı‘nın hatta Avrupalı atalarından daha dindar, Hristiyan’lığa daha bağlı olduğu söylenebilir. Zira Tanrı’ya sığınarak vahşî bir tabîat ve ülke ile mücâdele eden bir menşe’den gelmiştir.

Amerika Birleşik Devletleri Haritası

Amerika Birleşik Devletleri Haritası

Edebiyat: Gazetecilik, baskı ve edebiyat, sömürge devrinde başlamış ve hayli gelişmiştir, ilk kitap baskısı 1640’da yapılmıştır. İlk edebiyatı başlatanlar da, İngiliz göçmenleridir. Dînî edebiyat, Protestan mezhebine âid yayınlar başta geliyordu. Benja-min Franklin(1706-1790)’in yazıları, millî şuurun teşekkülünde, bir Amerikan milliyetçiliğinin, hattâ milliyetinin başlamasında büyük rol oynadı. İstiklâl savaşının liderlerinin bir kısmı, değerli yazarlardı. John Adams(1735-1826), Thomas Paine (1737-1809), hattâ George Washington, bu arada sayılabilir. Joel Barlow, 1787’de The Columbiad adlı manzum destanı kaleme aldı.

Washington Irvıng(1783-1859), Amerikan edebiyatının ilk büyük ismi oldu. Emerson (1803-1882) ile felsefe de gelişti. Longfel-low(1807-1882), şâir olarak büyük isim yaptı. Edgar Ailen Poe(1809-1849), Fransız şiirinin de te’sîrinde, şâir ve romancı olarak Avrupa’da da çok beğenildi. Fakat şiirden çok fazla roman gelişti. Beecher Stowe(1812-1896) adlı kadın, Tom Amca’mn Kulübesi’ni yazarak Zencî haklarını savundu. Mark Twain(1835-1910), mizah dehâsı ile, hikâyelerinde, devrinin Amerika’sını bütün dünyâya tanıttı. Bundan sonra Ame-rikan edebîyâtı, Fransız roman ve şiirinin te’sîrinden kurtularak, daha mahallîleşti.

Theodore Dreiser(1871-1945), Sinclair Le-wis(1885-1951), Scott Fitzgerald(1896-1940), William Faulkner(1897-1962), John Steinbeck(1902-1968), Erskine Caldvvell (doğ. 1903), William Saroyan(doğ.l908), bilhassa Ernest Hemingway(1898-1961)’in romanları, belli başlı bütün dillere ve Türk-çe’ye çevrildi. Tiyatroda çok ünlü yazarlar ise Arthur Miller(doğ.l915) ve Tennessee Williams(doğ.l914)’dır. Ünlü Amerikan roman ve piyeslerinin çoğu filme alındı. Eugene 0’Neill(1888-1953), Amerikan sahne edebîyâtının ilk milletlerarası ismi oldu. A.B.D., sinema san’atında, dünyâ birinci-liğini bırakmadı. Bu san’at için bk. Sinema. Mühim kısmı Avrupalı olan rejisörler ve Amerikalı sinema oyuncuları XX. asrın bütün halk tabakalarına yayılmış milletler-arası büyük şöhretleri oldular.
Mûsikî: A.B.D.’nde klasik musikî, Avrupa’-dan getirilen sanatkarlarla ileri bir çizgiye getirilmeye çalışıldı. Mûsikî eğitim ve icrasına milyarlarca dolar harcandı. Fakat Av-rupa’daki seviyesinde dahî bestekârlar, hattâ icracılar yetişemedi. Fakat Avrupa’da da eserleri, çalınan bâzı bestekârlar yetişti. Bir kısmı caz mûsikîsini, mahallî mûsikîyi, Meksika mûsikîsi motiflerini eserlerinde kullandılar. Bir Amerikan operet ve sahne mûsikîsi de teşekkül ederek çok sevilen eserler bestelendi. Caz mûsikîsinde A.B.D., rakibsiz hâlini muhafaza etti. Ek-serisi Zencî olan tanınmış icracılar yetiştirdi.

İlim : Bilhassa asrımızda A.B.D., Avrupa’nın en seçkin bilginlerini ülkesine getirtmek, onları vatandaşı yapmak için millî denecek bir politika takip etti. Birinci Cihan savaşı sırasında ve sonrasında bu politika-ya daha da ağırlık verildi. Zîrâ müsbet ilim, savunma ve askerî güçle birinci derecede ilgili bir hâle geldi. En değerli Alman ilim adamları ve mûcidleri, A.B.D.’ne göçtü. Bunlardan Baron von Braun, Amerikan uzay programını düzenledi ve gerçekleştirdi. Atom çekirdeği Almanya’da parçalandığı halde, ilk atom bombasını A.B.D. yapmayı başararak daha yıllarca sürecek bir Japonya savaşına son verdi.Aumfold kontu Thompson(1753-1814), 1798’de hareket enerjisinin ısıya dönüştü-rülebileceğini ileri sürerek, Avrupa ilim âleminin ilgisini çekti.

Benjamin Franklin

Benjamin Franklin

Benjamin Franklin‘in paratöner’i icadı ise daha öncedir. Robert Fulton(1765-1815), ilk buharla işleyen gemiyi yaptı. Samuel Morse(1791-1872), telgrafı îcâd etti. Graham Bell(1847-1922), aslen İngiliz’dir, 1876’da telefonu îcâd etti. Thomas Edison’un(1847-1931), îcadları sayılamıyacak kadar çoktur. En mühimleri elektrik ampulü ve fonograftır. Hiç bir tahsili olmayan bir Ohio’lu olan Edison bu suretle dünyâ medenîyetini değiştirdi. Elektrikle aydınlatmayı ve sesin tespitini ve istendiği zaman dinlenmesini sağladı. Film ve sinemanın da mûcidlerindendir. Böylece telefon, telgraf, elektrik, plak, gramafon, sinema gibi icatlar A.B.D.’nden bütün dünyaya yayıldı ve modern ve çağdaş hayatın vazgeçilmez, en zaruri ihtiyaçları oldu. Hattâ bu îcadlar kullanılmaksızın insan ve toplum hayâtı imkansız hale geldi. Bu icatları ve keşifleri derhal pratiğe, sanayi, satışa dönüştüren Amerikalılar, dünyanın en zengin milleti haline geldiler. Binek otomobilinin devamlı şekilde geliştirilmesi de aynı mâhiyettedir. Daha sonra, XX. asırda, daha yeni, daha pratik, daha kolay icatlar, aletler, makineler, ardı kesilmez şekilde birbirini takip etti. 1901-32 arasında 5 Nobel ödülü kazanan A.B.D., 1933-58 arasında 47 Nobel ödülü ile çok ileri bir çizgiye yükseldi.

Büyük Alman nazari fizikçisi Einstein, A.B.D.’ne yerleşti. Tıbta ve kimyada, aynı büyük gelişme sağlandı. Astronomi ve coğrafya gibi ilimler de çok yüksek bir düzeye erişti. Dev teleskoplar uzayı tarayarak, dünyanın en ileri uzay atlasları ve incelemeleri yapıldı. Bu arada Plüton gezegeni bulundu. Nihayet Ay’a insan gönderildi ve gezegenlere inceleme uyduları yollandı. Bu işler için akıl almaz servetler harcandı(yalnız 1966’da 5,3 mil-yar dolar). Çapı 300 metrelik radyoteles-koplarla uzay tarandı. Bütün araştırmalar kompüterlerle yapılmaya başlandı. Dünyanın neresinde birinci sınıf ilim adamı ortaya çıksa, Rusya ele geçiremediği takdirde, her türlü imkanla A.B.D. onu elde edip ülkesinde çalışmaya ikna etti. Bu suretle pratik îcatlar la başlayan Amerikan ilmi, tamamen ilmi temellere oturtuldu. Diğer bütün ülkelerden üstün ve büyük bir ilim potansiyeli elde edildi. Her türlü haber, yüzlerce radyo ve TV istasyonu, 2.000 kadar gündelik gazete, 15.000 kadar dergi ile, her alanla ilgili insana duyuruldu.

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Şu Sayfamız Çok Beğenildi
Avrupa Ülkelerinde Rönesans