Anayasa

3 Şubat 2015 tarihinde tarafından eklendi.

ANAYASA
Devletin esas teşkilatını, ana kuruluşunu gösteren kanun. Bu kanun, devletin organlarını, organların işleyişini, vazifelerini ve vatandaşların hak ve ödevlerini belirtir. Diğer kanunların üstünde ve temelindedir. Bu yüzden “anayasa” terimi yerine eskiden “kanun-ı esasi”, “esas teşkilat kanunu” terimleri kullanılırdı.Anayasa kavramı, yeni değildir. Bu terim Eski Yunan’da biliniyordu. Aristo, anayasayı : “devlet nizamının temelini teşkil eden kanun” manasında anlıyordu. Ve “ana kanun” ile ona dayalı olarak meydana getirilen “adi olağan kanunları” birbirinden ayırıyordu.

Romalılar da “anayasa” terimini bugünkü manasında kullanıyorlardı. Ancak Eski Yunan da, Roma da anayasayı, bugünkü gibi, yazılı hale getirmek anlayışına ulaşmış değillerdi.
XVIII. asırda fikir hareketleri gelişti. Fert hak ve hürriyetleri, mutlak monarşilere karşı savunulmaya başlandı. Bunların teminat altına alınması istendi. Fert hak ve hürriyetlerinin teminat altına alınması ise, en iyi şekilde ancak yazılı anayasalar ile olabilirdi. Bu noktadan hareketle, yazılı anayasa düşüncesi gelişti. A.B.D.‘de 1787’de ilk. yazılı anayasa yapıldı. Büyük İhtilal’den sonra Fransa’da da 1791’de yazılı bir anayasa meydana getirildi. Böylece dünya, yazılı anayasa devrine girmiş oldu. Ama yine de mücâdeleler bitmiş olmadı. Bütün XIX. asır boyunca, Avrupa târihi, anayasa mücâdeleleri ile doludur. Bu asırda yapılan anayasaların en büyük özelliği de fertçi ve liberal bir hukuk devleti meyda¬na getirmek esâsında toplanmaktadır.

ANAYASA

ANAYASA

Avrupadaki bu fikir akımları, memleketimizi de etkisi altına almıştır. 1876 tarihli “Kanun-ı Esasi” ile ilk yazılı anayasa, imparatorluk hudutları içinde yürürlüğe girdi. Böylece memleketimizde de “meşrutî monarşi” dönemi başlamış oldu. Kısa bir zaman sonra, iç ve dış tehlikeler dolayısıyle, bu anayasa, uygulamadan kaldırıldı. 1908’de biraz daha gelişmiş olarak fiilen uygulanmaya konuldu. İstiklal Savaşı sırasında 1921 tarihli, kısa bir anayasa yapıldı.

Cumhuriyet döneminde, asıl anayasamız ise 1924 tarihinde yapıldı. “1924 Anayasası” diye, hukuk tarihimize geçen bu anayasa, 27 Mayıs 1960 Ihtilali’ne kadar yürürlükte kaldı. Arada geçici bir anayasa yapıldı. Sonra “1961 Anayasası” yapıldı. Bu anayasa, 12 Mart 1971 askerî muhtırasından sonra bir tadilâta (değişikliğe – düzeltmeye) uğradı. “1961 Anayasası”, 12 Eylül 1980 tarihine kadar yürürlükte kaldı. Bu târihte askerî müdahale ile yürürlükten kaldırıldı. Fakat kısa bir süre sonra çıkarılan 2324 no.lu ve 27 Ekim 1980 tarihli Anayasa Düzeni Hakkında Kanun ile, 1961 Anayasasının pek büyük kısmı, yeni anayasa çıkıncaya kadar ve Millî Güvenlik Konseyi‘nce lüzum görülüp alınacak kararlar, icap ediyorsa anayasa hükmü yerine geçerli olmak üzere, yeniden yürürlüğe kondu.

Yeni anayasayı yapmak üzere, Danışma Meclisi ve Millî Güvenlik Konseyi‘nden meydana gelen bir Kurucu Meclis teşkil edildi. Hazırlanan Anayasa tasarısı 7 Kasım 1982’de yapılan refarandum neticesinde kabul edilerek yürürlüğe kondu. Bu izahat, anayasamızın 105 senede 7-8 defa kısmen veya tamamen değiştiğini göstermektedir. Halbuki anayasalar, gücünü ve itibarını biraz da eskiliğinden, istikrar içinde gelenekleşmiş tatbikatından alan kanunlardır. Toplumun hukukî, iktisadî, mâlî, kültürel ve diğer nizamları, anayasaya ve ona uygun olarak çıkartılan diğer kanunlara dayanır. Anayasa değişince, kanunların bir kısmı veya çoğu da değişir. Kanunlarda değişme de toplumu değişikliğe zorlar. Anayasa ve kanunların sık sık değiştirilmesi, toplumda istikrarı bozar; bu değişmeler faydalı sonuçlar getirebileceği gibi, toplum yapısını bozucu zararlı sonuçlara da yol açabilir. Milli bünyeye uygun bir anayasa düzeni içinde istikrara kavuşmak bir millet için en çok arzu edilen haldir.

Anayasanın Üstünlüğü : Anayasa hükümleri, diğer kanunlardan üstündür. Devletin diğer bütün kanunları anayasaya uygun olmak zorundadır. Anayasaya aykırı olan kanunlar iptal edilir, uygulamadan kaldırılır. Bu sebeple kanunlar yapılırken, önce anayasa komisyonunda incelenerek anayasaya aykırı olmamasına dikkat edilir. Çıkmış kanunların anayasaya aykırı olup olmadığını denetlemek üzere de 1961 Anayasası “Anayasa Mahkemesi” adlı bir yüksek mahkeme kurulması esasını getirmiştir. Halen Türkiye’de aslî görevi, kanunların anayasaya aykırı olup olmadığını denetlemek olan bir Anayasa Mahkemesi vardır.

anayasa

anayasa

Anayasaların Sınıflandırılması : Anayasalar yazılı olup olmadıklarına göre, “teamüli anayasalar”, “yazılı anayasalar” olmak üzere ikiye ayrılır. Yazılı metinlerden oluşan anayasalar, açık, kat’î metinler olduğu için tercih olunur. XVIII. asra kadar Avrupa’da bütün anayasalar, örf ve adet kaidelerine dayalı yani teamülî anayasalar idi. Bunlar yazılı değildi. Uygulama ile gelişmiş ve herkesçe gereklerine uyulan kurallardı. İngiltere hâlâ teâmülî anayasa esâsına bağlı bir ülkedir. Anayasa mâhiyetinde bâzı yazılı metinleri de olmakla beraber, çok köklü ve itibarlı, herkesçe bilinen ve uyulan örf ve âdet hükümleri, anayasa hükümleri gibi geçerlidir.

Yazılı anayasalar da ortaya konuş şekillerine göre, monarşik ve demokratik olmak üzere iki çeşittir. Bir hükümdarın iradesinin ürünü olan ve bir çeşit ferman mahiyetindeki anayasalar tipik monarşik anayasalardır. Bizdeki 1839 Tanzimat Fermanı böyle bir örnek sayılabilir. Bu tipte, hükümdarlar kendi yetkilerini, kendi iradeleriyle sınırlar, hâkimiyet haklarının bir kısmından vaz geçerler. Bir de hükümdara zorla kabul ettirilenler vardır. Bunda hükümdar gönüllü olmasa da bir kısım hakları milletçe sınırlanmaktadır; İngiltere‘de 1215‘te krala kabul ettirilen “Büyük Ferman (Magna Charta)” ve bizde 1807’de Sultan II. Mahmud‘la Anadolu ve Rumeli ayanları arasında imzalanan “Sened-i İttifak” gibi.

Demokratik Anayasalar : Bu çeşit anayasaların kaynağı, dayanağı milletin iradesidir. Hâkimiyetin sahibi artık hükümdar değil, millettir. Bu anayasalarda “hakimiyet(egemenlik), kayıtsız şartsız milletindir.” Demokratik anayasalar ya normal yasama organlarında, veya normal yasama organlarından farklı meclis ve kurullarca yapılır. İkinci halde, bir anayasa yapmak üzere teşkil edilen meclislere Kurucu Meclis (Con-vention) ismi verilir. Kurucu meclisler anayasayı yaptıktan sonra dağılırlar. Bu meclislerce yapılan anayasalar, bazan referanduma sunulur. Bizde 1961 ve 1982 Anayasaları da böyle bir referandumla kabul edilmiştir.
Sonuç olarak, anayasalar çok mühim kanunlardır. Ancak ülkeleri ve milletleri, anayasalar ve hukuk kaideleri değil insanlar idare eder. Anayasa ve kanunları yapan da değiştiren de insanlardır. Anayasaların ve hukukun kaideleri, zaman içinde teşekkül eder; zamanın ve insanların değişmesiyle de değişir, değiştirilir. Bu bakımdan “millet nasılsa, hukuku da öyle olur” denilmiştir. İdeal anayasalar, bir milletin zihniyetinin ifâdesi, adeta formülü gibidirler. Milletin hukuku, “millî târihin öz çocuğu” ve “millî dilin ikiz kardeşi” sayılmıştır. Millî bünyeyi, ülke şartlarını hesaba katmayan, dili uydurma, hükümleri taklit ve zorlama olan anayasalar, dertlere çare olamaz ve sık sık değiştirilmek zorunda kalır.

Anayasa

Anayasa

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Şu Sayfamız Çok Beğenildi
BİR ANLATI NASIL SONA ERDİRİLİR?