BEN BEBEKKEN

14 Ağustos 2013 tarihinde tarafından eklendi.

Hasta, 26 yaşında bir hukuk öğrencisiydi. Psikiyatrist Thomas Verny ile bir rüyasını tartışırken birdenbire bir bebek gibi ağlamaya başladı; bu, yaklaşık on dakika sürdü. Kendine geldiğinde yaptığı açıklama çok ilginçti: "Birdenbire kendimi küçücük bir karyolada bul­dum; annemin gelip beni alması için ağlayıp duruyor­dum; Hatta karyolanın rengini de hatırlıyorum, beyazdı". Olayı biraz tartıştıktan sonra, hasta, bunun bir hayâlden başka bir şey olmadığı sonucuna vardı; "böyle bir şey olamaz, zaten bebekliğime ait tüm re­simlerde karyolam mavidir". Fakat Dr.Verny, işin üze­rine gitti ve eve gidip bu konuyu annesiyle konuşmasını istedi. Ertesi gün, genç, gülerek doktora geldi: "ilginç, çok ilginç" dedi, "Dün annemle konuştum, ben doğ­duğumda ailem çok fakirmiş, ilk bir ay eski beyaz bir karyolada yatmışım; sonra anneannem bana mavi bir karyola hediye etmiş". Üç yaşındaki kızıyla şakalaşan anne, ona hami­leyken giydiği pijamaları göstererek "Tatlım bunları ha­tırlıyor musun? Sen karnımdayken ben bunları giyiyordum" dedi. Küçük kız, gayet ciddî bir şekilde şaşırtıcı bir cevap verdi: "Ben oradayken ne giydiği­ni göremiyordum ki, sadece ne söylediğini duyabili­yordum." Şaşakalan anne bir başka soru sordu: "Peki, nasıl bir yerdi orası?" "Karanlık ve çok dardı, büyük bir su tasına benziyordu." "En çok sevdiğin yemek hangisiydi?" "Hiç yemek yemiyordum ki! " "Peki doğ­duğun zaman ne oldu? "Artık sıkışık değildi gerinebi­liyordum". Bu ilginç olayı doktora anlatan anne, yalan söyle­mediğine ve kızının, sorduğu hiçbir soruya yanlış ce­vap vermediğine yemin ediyordu. Bir başka kadın iki yaşındaki çocuğunu oturma odasında halının üzerinde "nefes al, nefes ver, nefes al, nefes ver" derken bulunca çok şaşırdı. Çünkü bu sözler, kadının hamileliğinin son haftalarında uyguladığı bir egzersiz programına aitti ve çocuk doğduk­tan sonra bu sözleri daha hiç duymamıştı. İnsanları hipnozla çocukluklarına ve hatta anne kar­nına göndermek, uzun yıllardan beri bilinen bir me­tottur. Ülkemizin yetenekli hipnoz uzmanlarından Tahir Özakkaş, kitabında bu olaya ait bir örnek vermekte­dir: Süje hipnoza alınarak yavaş yavaş çocukluğuna döndürülür. Bu sırada süje, gönderildiği yaşın karak­teristik özelliklerini konuşması ve hareketleriyle göster­mekteydi. Daha sonra, süje, anne karnına geri gönderildi, artık kıvrılmış, anne karnındakine benzer bir pozisyon almıştı. Konuşması istendiğinde söyledi­ği şeyler, daha önce verdiğimiz örnekteki küçük kızın söylediklerine çok benzemekteydi. Süje, anne karnı­nı çok rahat, güvenli ve mutluluk dolu bir yer olarak tarif ettikten sonra, bazı kadınların babasına bir oğlu olduğunu müjdelediklerini ve babasının gelerek ken­disini kucağına aldığını ve kulağına birşeyler söyledi­ğini anlattı. Kulağına söylenen şeyleri hatırlayıp hatırlamadığı sorulduğunda ise eksiksiz olarak ezanın sözlerini tekrar etti. Daha sonra uyandırıldı, ezanın söz­lerini bilip bilmediği soruldu ve tekrarlaması istendi; fa­kat süje bunu yapamadı. Çok çarpıcı başka bir olayı New Yorklu psikiyatrist Rima Laibovv kendi oğluyla yaşadı. Laibovv, kü­çük oğluna banyo yaptırırken çocuk annesine baktı ve "anne, sana ben yeni olduğum zamanla ilgili bir­şeyler sormak istiyorum" dedi. Annesi, "ne demek is­tiyorsun?" diye cevap verdi. "Yani ben yepyeniyken diyorum, herkesin yüzünün yarısı neredeydi? Bir de tam kafamın üstünde acayip bir ışık vardı ve garip bir gürültü duyuyordum". Laibovv, oğlunun sorduğu şey­lerin, yüzünde maske olan doktor ve hemşireler, ame­liyathanenin ışıkları ve aspilatörün gürültüsü olduğunu söylüyor ve ekliyor: "Hele son söylediği şey beni şaş­kına çevirdi. Oğlum bana karanlıkta bir pencere gör­düğünü söylüyordu. Tüm sorduğu şeyler gibi bu da gerçekti; çünkü onu dünyaya sezeryania getirmiştim." Öte yandan bilinç altında bu tür hatıraların saklı olduğu daha başka araştırmalarla ortaya konmuştur. Ciddî bir tıp dergisi olan Lancet'te yaptığı bir araş­tırmayı yayınlayan Lee Saik, ergenlik çağı intiharlarıyla bu kişilerin doğumlarındaki güçlük arasındaki bağlantıyı incelemiştir. Sonuçta intihar eden gençle­rin çoğunluğunun anne karnında zor bir hayat geçir­dikleri, annelerinin kronik hastalıkları olduğu ve kendilerinin de doğum sonrası solunum güçlüğü çek­tiği öğrenilmiştir. Öte yandan Stokholm Karolinska Enstitisü'nden Dr. Bertil Jacobson'un benzer bir araştırması çok ilginç sonuçlar vermiştir. Buna göre, doğumda karşılaşılan güçlükle intihar etme şekilleri ara­sında bir benzerlik vardır. Örneğin, kendini asma, su­da boğulma ve gazla zehirlenme gibi yollarla kendini boğarak intihar edenlerin doğumları sırasında oksijen­siz kaldıkları anlaşılmıştır. Öte yandan, uyuşturucu alış­kanlığı olanların çoğunun, doğumları sırasında annelerine kloroform, barbiturat veya opiat verilen ki­şiler olduğu belirlenmiştir.

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Şu Sayfamız Çok Beğenildi
NESNEL ANLATIMLI CÜMLE