Evlerimizdeki Kimyasal
Evlerimizdeki Kimyasal
insanlar tuzluğu da, sirke şişesini de içlerindeki maddelerin kimyasal maddeler olduğunu bilmeden yüzyıllarca kullandılar. Tuzu, sirkeyi kullanıyorlardı, çünkü her iki madde de yiyeceklerin bozulmadan korunmasını sağladığı gibi, yemeklere hoş bir tat veriyordu. Üstelik, ikisini de bulmak ve elde etmek kolaydı.
Adi tuz doğada vardır. Mutfakta kullanılacak hale gelmesi için, yerden alınıp arıtılması yeterlidir. Tuz derken aklımıza ilkin adi mutfak tuzu gelirse de, madenlerin asitlerle birleşmesiyle oluşmuş daha birçok kimyasal tuzlar vardır. Mutfakta kullandığımız tuz da sodyum klorürdür. yani böyle bir bileşiktir.
Sirke ise sulandırılmış asetik asitten başka bir şey değildir. Asetik asit, sülfürik asit gibi çü-rütücU, kemirici bir asit değil, organik bir asittir. Doğada "sirke kuyuları" yoksa da, sirkenin yapımı kolaydır. Sirke yapmak için bir şişe şarabın ağzını açık bırakın, bakteriler sizin yerinize çalışarak şarabı sirkeye dönüştürürler. Yani şarabın içindeki etil alkolü oksitleyerek asetik aside çevirirler. Etil alkolden sirke çok kolay yapılabilir. Evlerimizde buna benzer daha pek çok madde vardır. Bu kimyasal maddelerin bir ras-lantı sonucu yararlı amaçlar için kullanılabileceği anlaşılmıştır. Bizim için bunların iş görmesi yeterlidir, ötesini düşünmeyiz. Bunlardan biri de İngiliz tuzudur ki Epsom tuzu adıyla da anılır. İngiltere'de Epsom dolaylarında bu tuzdan oka-dar çok bulunur ki, inekler bile oradan su içmek istemezler. Başlangıçta ineklerin neden su içmek istemediği birtürlü anlaşılamamış. Aynı sudan insanlar da içince müshil etkisi olduğu görülmüş. 1695 'te Nehemiah Grew adında biri sudan tuzun kristallerini ayırmayı başarmış. Bu kristallerin hidratlı magnezyum sülfat olduğu çok sonra anlaşılmış:
(MgSO4. 7H2O)
Evlerimizde birçok sodyum bileşiği bulunur.
Bunlardan biri de sabundur. Kullandığımız sabunların çoğu sodyum stearattır. Sabun, yağların sodyum hidroksitle kaynatılması yoluyla elde edilir. Yapım sırasında gliserin stearat (yağ) ayrışarak, gliserin ile sabunu (sodyum stearat) oluşturur.
Gene çok kullandığımız maddelerden biri olan mutfak sodası da sodyum karbonat kristallerinden başka bir şey değildir (N^CO-.. lOFL^O). Bu cama benzer kristallerden bir avuç dolusu yıkama suyuna atılınca, suyu yumuşatır; suyun yüzünde pis bir köpüğün oluşmasını ve yıkanan eşyaya bulaşmasını önler. Sodanın içindeki sodyum iyonları, suyun sertliğinden sorumlu olan madensel iyonlarla yer değiştirir. Banyo tuzları da suyu yumuşatırsa da, soda kadar sert değildirler (Na2COg.NaHCO3.2H2O). Bu bileşim bir kısmı karbonattan, bir kısmı ise bikarbonattan meydana gelmiş çifte bir tuzdur.
Kabartma tozu ise salt sodyum bikarbonattır (NaHCOg). Bu bileşim ısıtılınca, bileşiklerine ayrışır. Ayrışma sonunda karbon dioksit gazı çıkar. Pasta pişerken, meydana gelen karbon dioksit gazı dışarı çıkamaz, pastanın içinde kalır. Bu da pastanın kabarmasına yol açar. Kabartma tozunun pek az bir miktarı çok miktarda gaz sağladığından, pasta yapaken az miktarda sodyum bikarbonat koymaya dikkat etmelidir.
Evierimizdeki dolaplarda yalnız tuzlara değil, asitlere ve alkalilere de yer vardır. Sodyum hidroksit çubukları ile amonyak eriyiği dolu şişeler mutfakta çok işimize yarar. Alkali amonyak boru ve lavabo temizliğinde kullanılır. Çünkü yağ zerreciklerine saldırarak bunları sabuna dönüştürür. Öyle ki, meydana gelen sabun da kirli yerlerin temizlenmesine yardım eder. Sodyum hidroksit çubuğu da aynı işi görür; yağı sabuna çevirme özelliği dolayısıyla, kirli fırınların temizlenmesinde kullanılır.
Bir zamanlar sodyum klorattan zararlı yabanıl otları yok etmekte de geniş ölçüde yararlanılmıştır. Şimdi bu iş için pazarlarda birtakım kimyasal bileşimler satılmaktadır. Bu bileşimler klo-rofenoksiasetik asit tuzlarıdır.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.