FELATUN BEY İLE RAKIM EFENDİ ROMANININ ÖZETİ

14 Ağustos 2013 tarihinde tarafından eklendi.

FELATUN BEY İLE RAKIM EFENDİ ROMANININ ÖZETİ

Ahmet Mithat Efendi'nin Rodos adasında sürgün bulunduğu yıllarda yazıp yayınladığı "Felâtun Bey ile Rakım Efendi" romanında iki tip çarpışır. Felâtun Bey, babası ölünce büyük bir mirasa konar. Bu parayı eğlence yerlerinde har vurup harman savurur. Polini adında bir aktrise tutulur. Bütün parasını bu aktrise yedirir. Borç içerisinde, bir mutasarrıflıkla İstanbul'dan ayrılmak zorunda kalır. Felâtun I Bey, alafranga davranışlarıyla gülünç durumlara düşer. Rakım Efendi ise, bir yaşında yetim kalır, annesiyle Arap dadısı Ferayi sayesinde okur. Fransızca öğrenmiş, hariciye kalemlerinden birinde memurluk göreviyle birlikte çevirmenlik ve öğretmenlik yapar. İyi para kazanır. Canan adına bir cariye satın alır, onu okutur, ona piyano dersleri aldırtır, sonunda onunla evlenir.

Romandan bir bölüm

Bu esnada Felâtun Bey, büyücek kalemlerin birisinde memurdu. Lakin hani ya kalemlerde bazı efendiler vardır ki elhak (gerçekten) ilerde devletin en büyük makaamâtını (makamlar) tutabilmek tedârikâtıyla (hazırlıklar) kâtiblik zamanını gece gündüz çalışmak ve içinde bulunduğu dâirenin değil, belki devletin kâffe-i şuabât-ı umuruna (önemli işler şubesinin tamamı) vukufunu şâmil etmek (içine almak, kaplamak) için iğne iplik olarak bezl-i himmet (yardımını esirgememek) eder. Böyle erbâb-ı gayreti (çalışkan kimseler) tanırsınız ya! Bizim Felâtun Efendi bunlardan değil idi. Nesine lâzım? Ayda lâ-akal (en azından) yirmi bin kuruş îrâdı olan adamın başka hiçbir şeye ihtiyacı kalmayacağını hükmetmiş ve fazi u kemâlini ise kendisi beğenmiş olduğundan cuma günü mutlaka bir seyir mahalline gidip cumartesi ise dünkü yorgunluğu çıkarır veya pazar günü seyir mahalleri daha alafranga olduğundan gitmemezlik edemez. Pazarların yorgunluğunu dahi pazartesi çıkarır. Salı günü kaleme gitmeğe hazırlanır ise de havayı muvafık (uygun) görünce Beyoğlu'nun bazı ziyaret mahallerini, baba dostlarını, ahbabı vesaireyi ziyaret arzusu o günü tatil ettirir. Çarşamba günü kaleme gidecek olursa saat altıdan dokuza kadar olan vakti ancak o haftamın vukuatını hikâyeye bulabilip akşam için mutlaka iki dalkavukla gelir. Bunlar dahi kendisi gibi genç olacaklarından ve-bâhusus (özellikle) Felâtun Beyefendi Beyoğlu'nda oturmak münasebetiyle ahbabını alafranga bir yolda eğlendirmek lazım gele-

ceğinden perşembe gecesini alafranga eğlence mahallerinde geçirir. O gece sabahladığı cihetle perşembe günü akşama kadar uyur. Nihayet yine cuma gelir ve işte bir tuhaflık meşguliyyet nasılsa diğer haftaların meşguliyetleri dahi yine nev'amâ (bir türlü) onu andırır.

Felâtun Bey'in matbuat-ı cedîdeye (yeni basılmış kitap ve dergiler) merakı pek ziyâdedir.

– Canım, şöyle bir hikâye basılmış, dediler mi, Felâtun Bey için:

– Onu görmedim.

demek muhal (imkansız) idi. Herhangi kitap çıkarsa çıksın satıcılardan kendisine dâima kitabı getirmeğe alışmış olan müvezzi (dağıtıcı) en evvel Felâtun Bey'in kitabını götürüp mücellide (kitap ciltleyen kimse) teslim eder ve o dahi alafranga olarak bit-teclîd (ciltletip) arkasına altın yaldız ile A ve P harflerini dahi bastıktan sonra götürüp Felâtun Bey'in uşağına verir ve akşam Bey geldikde kitabı götürüp muntazam kütübhanesine vaz eder (koymak, yerleştirmek) idi.

Fransızca bu iki harfi tanıyorsunuz ya? Birisi A, birisi P harfleridir. Evvelkisi Ahmet Eflâtun Bey'in ilk harfi ve ikincisi Felâtun lafzının Fransızcası olan Platon kelimesinin birinci harfidir. Alafrangada bir adamın isminin yahut isimlerinin böyle ilk harfi yahut harfleri konulmak vardır ki buna o adamın "markacı (bir ismin veya şeyin tanınması ve benzerlerinden ayrılması için kullanılan işaret, alamet) denir.

Ahmet Mithat Efendi'nin Rodos adasında sürgün bulunduğu yıllarda yazıp yayınladığı "Felâtun Bey ile Rakım Efendi" romanının, edebiyatımızda özel bir yeri vardır. Romanda iki tip çarpışır: Felâtun Bey ile Rakım Efendi. Felâtun Bey, Batı özentisi içinde yaşayan, gezmeyi tozmayı, eğlenmeyi seven, gününü gün eden bir tiptir. Çalışmayı hiç sevmez. Rakım Efendi ise Batı'nın ilminden, değerlerinden yararlanan, ancak öz değerlerinden de uzaklaşmayan, kendi benliğini koruyan bir tiptir. Çalışmayı sever. Bu iki tipin özelliklerini göz önünde bulundurduğumuzda romanda adeta Suriçi ile Beyoğlu'nun karşılaştırıldığını görürüz. Rakım Efendi, kültürel değerlerine bağlılığıyla Suriçi'nin; Felâtun Bey, eğlenceye düşkünlüğü, Batılı yaşam tarzıyla Beyoğlu'nun sembolü gibidir.

Felâtun Bey, alafrangalık özentileri içerisindedir. Batı özentisi içinde olduğu için halka yabancılaşıp çevresinde iyiden iyiye gülünçleşir. Rakım Efendi ise Ahmet Mithat'ın otobiyografisi biçiminde akıllı, yeniliklere açık, çalışkan, gerçekçi bir kişilik olarak karşımıza çıkar. Kültürel değerlerinden uzaklaşmadan Batı'nın yeniliklerine ufkunu açar. Felâtun Bey, eğitimle öğrenime pek önem vermeyen, alafrangalık meraklısıdır.
Ahmet Mithat Efendi, romanlarında kendini gizlemez, okura seslenir, bilgiler verir .  Ahmet Mithat'ın okura seslendiğini açıkça görüyoruz. Son bolümde ise okura bilgiler verilmiştir. Aslında bunlar Batılı roman tekniğinde bulunmaz. Dolayısıyla Ahmet Mithat'ın romanlarının teknik yönden kusurlu olduğu anlaşılmaktadır.

Metinde yer yer Arapça ve Farsça sözcükler kullanıldığını görüyoruz. Ancak Divan şiiri ve nesri göz önünde bulundurulduğunda metnin daha yalın ve anlaşılır bir dilinin olduğunu söyleyebiliriz. Ahmet Mithat Efendi, sanat yapma kaygısı gütmeden, halkın anlayabileceği bir anlatım kullanmıştır.

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Şu Sayfamız Çok Beğenildi
Tanzimat Şiirinin Anlamsal Yönü