Günlük

14 Ağustos 2013 tarihinde tarafından eklendi.

GÜNCE (GÜNLÜK)
Bazı yazarlar yaşadıkları önemli olayları,duygu ve düşüncelerini bir deftere günü gününe not ederler.Bu şekilde,üzerinde yazıldığı günün tarihi bulunan yazılara ve bu yazılardan oluşturulan eserlere günce (günlük)adı verilir.
Günlükler yazıldığı andaki duygu ve düşünceleri,değişikliğe uğramadan,günümüze taşırlar.Bu yüzden günlükler,başka yazı türlerine göre,daha samimi ve inandırıcıdırlar.
Günlük tutarken yazının başına günün tarihi yazılmalı,olay içten geldiği gibi anlatılmalıdır.
Günlüklerde gözlemin önemli bir yeri vardır.Gözlem yapmak,çevrede görülen her şeyi dikkatli bir şekilde incelemek demektir.Sanatçılar bu konuda daha duyarlıdırlar.
Günce,günü gününe tutulan anı defterine verilen addır.Anılar bir defada kaleme alınırlar.Günlük ise,değişik zamanlarda,olayların meydana geldiği zaman diliminde yazılırlar.
Anıları belirli seviyelerde görev almış,önemli eserler bırakmış insanlar yazarlar.Fakat günlükleri herkes yazabilir.Çünkü günlüklerde insanın yaşadıkları güne ait duyguları ve izlenimleri yer alır.Günlüklerde yazıların başına kaleme alındıkları tarih de eklenir
Öteki edebiyat türlerinin kökeniyle karşılaştırıldığında, günlüklerin çıkış noktası, yanıtı daha belirsiz bir soru olarak karşımıza çıkıyor. Türün geçmişini irdelemek, günlük yazmanın doğası üzerine düşünmek anlamına da geliyor. Batı’da günlüğün, Doğu’ya göre daha gelişmiş bir edebiyat türü olduğuna kuşku yok. Ama örneğin Japon edebiyatında da 10. yüzyılda yazılmış günlükler bulmak mümkündür. Aynı zamanda başka türlerde yapıtlar veren André Gide, Julien Green, Max Frisch, Stefan Zweig gibi yazarlar, geride edebiyat günlüklerinin seçkin örneklerini bıraktılar.

Evliya Çelebi Seyahatnamesi, Yirmisekiz Çelebi Sefâretnamesi ya da Silahdâr Tarihigibi kimi eserlerde bazı olayların günlük biçiminde anlatılmasını saymazsak, edebiyatımıza Batı’daki anlamıyla günlük Tanzimat’tan sonra girmiştir. Ancak neredeyse romanla yaşıt olan bu türün edebiyatımızda yeterince geliştiğini söylemek zor. Türkçede yayımlanmış ilk günlük, Ali Bey’in Seyahat Jurnali’dir. Ali Bey’in, eserinin adında jurnal (Fransızca ‘journal’) sözcüğünü tercih etmesi, günlüğün bize pek çok başka tür gibi Batı kanalıyla geldiğini gösteriyor. Jurnal sözcüğü, Cemil Meriç gibi birkaç istisna dışında, fazla tutunamamış, yerini ‘günce’ ve ‘günlük’ sözcüklerine bırakmıştır. Ataç’ın savunduğu ‘günce’nin de bugün ‘günlük’ kadar yaygın olmadığı söylenebilir. Zaten günce’yi savunan Ataç’ın, Fournier’den yaptığı Adsız Köşk çevirisinde günce yerine ‘ruzname’ ve ‘hatıra defteri’ sözcüklerini kullandığını da unutmamak gerekiyor.

Ali Bey’in Seyahat Jurnali’nden sonra Batılı anlamıyla aslında ilk edebiyat günlüğü sayılabilecek Şair Nigar Hanım’ın günlüğü geliyor. Bu eserin bir kısmı, şairin ölümünden 40 yıl sonra Hayatımın Hikâyesi adıyla yayımlanmıştı. Ahmet Refik’in Kafkas Yollarında adlı seyahat günlüğünden başka, Sultan Reşad ve Vahdettin dönemlerinde sarayda başmabeyncilik yapan Lütfi Simavi’nin notları da günlük olarak nitelenebilir. Yine günlük sayabileceğimiz İbnülemin Mahmut Kemal İnal’ın defterleri ise yayımlanmadı. Atatürk’ün Anafartalar Savaşı sırasında tuttuğu günlükler, ölümünden sekiz yıl sonra Türk Tarih Kurumu’nca basılmıştır. Cumhuriyet öncesinin önemli yazarlarından Ömer Seyfettin’in Ruznameler’i de kitap olarak yayımlanmamış günlükler arasında yer alıyor.Cumhuriyet Döneminde ise iki şahıs bu türün en önemli, temsilcisi olmuşlardır:Salah BİRSEL, Nurullah ATAÇ

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Şu Sayfamız Çok Beğenildi
ÖYKÜLEYİCİ ANLATIM