MİLLİYETÇİLİK

14 Ağustos 2013 tarihinde tarafından eklendi.

MİLLİYETÇİLİK
 
              "Kuvvet birdir ve o ulusundur."
              Ulus,   bir   toplumun   aşamasıdır.    İnsanların   oluşturduğu   tolum,    ulus   olma    özelliklerini   kazanıncaya  kadar,  birçok  aşamalardan geçmiştir.  Ulus toplumun en son    ulaştığı aşamadır.

              Ulus;  geçmişte bir arada yaşamış , şimdi bir arada yaşayan,  gelecekte de birarada    yaşama inancında,  istek  ve  kesin  kararında  olan,  aynı  yurda  ve  o  yurdun maddi  ve    manevi  değerlerine sahip çıkan,  aralarında  dil,  kültür  ve  duygu birliği olan insanların    oluşturduğu toplumdur.

              Ulusun günümüzde yaşayan bölümüne halk denir. Bir ulus içinde bir tek halk vardır.

              "Ulus  ve  ülkenin  yararları  gerektiği taktirde  insanlığı  oluşturan  uluslardan    herbiri  ile  uygarlık  gereği  olan dostluk  ve siyaset ilişkilerini büyük bir duyarlılıkla    takdir   ederim.   Ancak benim ulusumu esir etmek isteyen  herhangi  bir ulusun da bu    isteğinden vazgeçinceye kadar amansız düşmanıyım."

              Kemalizm  içinde  "Milliyetçilik",  bir yandan ulusal bağımsızlığın  sağlanması,  diğer    taraftan  da  çağdaşlaşma    gereksinimlerini   karşılamaya   yönelik   ideolojik   bir    öge    oluşturuyordu.    Çağdaş bir toplum olmak için önce ulus olmak,  uluslaşma aşamasından    geçmiş olmak gerekiyordu.    Uluslaşma aşaması,  çağdaş  toplumun temel özelliklerinden    olan demokratikliği sağlayabilmek için de bir ön koşuldu.

              Çeşitli  kaynaklardan  beslenen gecikmiş   Türk Milliyetçilik akımını bir düşünce    sistemi içine oturtan kişi   Ziya Gökalp olmuştu. bir yandan ulusal bağımsızlığı sağlamak,    diğer  yandan  çağdaş  anlamda  bir  ulus  yaratmak  ereğine   yönelen    Mustafa   Kemal,    elbette  ki  bu  birikimden yararlanmıştır.  Ama,  aynı  zamanda, eylem içinde onu aşmış,    kendi damgasını taşıyan bir milliyetçilik anlayışına ulaşmıştır.  Bu, sınırlar ötesi hedefler    gözetmeyen, ırkçı olmayan, çoğulcu bir milliyetçiliktir.

              Atatürk,  tüm   sömürge   durumundaki    ülkelerin,   kendi   deyimiyle    "mazlum    milletler"in  birer  birer  bağımsızlıklarını  kazanacağını   çok  önceden   söylemiş,   Ulusal    Kurtuluş   Savaşı'nın başarısı ile de onlara cesaret vermiştir. Emperyalist devletlere karşı    kazanılan bu ilk kurtuluş savaşı,  giderek evrensel  bir   model  oluşturmuştur.   Kemalist    Milliyetçilik  anlayışının  dışa yönelik hedefi, "çağdaş uluslar topluluğunun eşit haklara sahip    bir  üyesi olmak"tır.  Sadece siyasal bağımsızlıkla  yetinmeyen,  ekonomik  bağımsızlığı  da    içeren bir "tam bağımsızlık", bu hedefin ayrılmaz bir parçasıdır.

              Kemalist  Milliyetçiliği'nin içe yönelik hedefi ise, çağdaş bir ulus yaratmaktır.  Bu    ulus,  ne ırkçı, ne de ümmetçi bir anlayışı yansıtmaktadır. Atatürk'e göre ulus, ne din  ne    de ırk temeline dayanır; ulusu yaratn temel öge, ortak tarih, o ortak tarihin ürünü  ortak    dil ve sonuç olarak kültürdür.  Atatürk  İlk  Türkiye  Büyük Millet Meclisi'nde  yaptığı  bir    konuşmada,   Türk,  Kürt,  Laz,  Çerkes   birlikte  bir  bütün  oluşturduğunu   vurgulamış,    Kurtuluş  Savaşı  sırasında  hep  "Türkiye  Milleti"  deyimini kullanmıştır.   Daha  sonraları    karmaşık  bir  etnik  yapıdan   kendine   güvenen  çağdaş  bir  ulus   yaratmak  için  çaba    gösterdiğinde de, örneğin "Ne Mutlu Türk Olana" dememiş, "Ne Mutlu Türk'üm Diyene!"    demiştir.  O'nun için   "Türk", Anadolu toprakları üzerinde "kederde, kıvançta" dayanışma    içinde  olan  insanların  adıdır.   Orta  Asya'daki   Türk   o   milliyetçilik çerçevesinde  yer    almazken,  Anadolu'nun tüm insanları,  etnik kökenine bakılmaksızın ulusun bir  parçası    sayılmaktadır. Atatürk "Medenî Bilgiler" kiabında şöyle demiştir: "Türkiye Cumhuriyeti'ni    kuran Türkiye Halkı'na Türk Milleti denir."   1935 yılındaki resmî tanımlamaya göre  de;    "Ulus, dil, kültür ve ülkü birliği ile birbirine bağlı yurttaşlardan meydana gelen siyasal    ve sosyal bir bütündür."

              Atatürk,  ulus kavramından  din  ögesinin dışlanmasını, dinin  ulus dışında ayrı  bir    olgu   olarak  değerlendirilmesini  ise  şöyle savunmuştur:  "Türkler  İslâm  Dini'ni  kabul    etmeden  de  büyük bir milletti.   Bu dini kabul ettikten sonra, bu din, ne Arapların, ne    ayrı dinde bulunan  Acemlerin ve  ne   de sairenin  Türklerle  birleşip  bir  millet teşkil    etmelerine  tesin  etmedi.  Bilakis,  Türk   Milleti'nin  milli  bağlarını   gevşetti;   milli    heyecanını uyuşturdu.   Bu pek tabii idi.   Çünkü   Muhammed'in kurduğu dinin amacı,    bütün milliyetlerin üzerinde, hepsini kapsayan bir ümmet siyaseti idi."

              Milliyetçilik,   aynı  topraklar üzerinde   benzer koşulları paylaşan insanların,   dışa    karşı korunma ve dayanışma gereksinmelerini karşılayan bir ideolojidir. Toplum içindeki    çıkar  çatışmalarına  alet  edildiğinde  tutucu,   toplumun  dışına  karşı  ortak    yararlarını    savunmak için kullanıldığında ilericidir. Başka bir ifadeyle, toplumdaki bir kesimin başka    bir  kesimi  sömürmesini  gözden saklamak amacıyla kullanıldığında tutucudur;   ama    o    toplumun    başka   toplumlar    veya    başka    toplumların   içindeki    kesim    tarafından    sömürülmesine karşı başvurulduğunda ilericidir.

              İlerici  milliyetçilik  insancıldır;   insanlara  acı  vermeye  değil,   onların   acılarını    dindirmeye   yöneliktir.  İlerici milliyetçilikte, insanları egemenlikleri altına almak değil,    onları  egemenlikten kurtarmak  amacı vardır.    İlerici  milliyetçilik,    bütün   insanların    özgürlüğünü  ve  tüm  toplumların  eşitliğini  savunur.   İlerici  milliyetçilik,  bölücü  değil,    birleştiricidir.   İlerici  milliyetçilik,  savaşçı  değil  barışçıdır;  savaşı  ancak  gerektiğinde;    yukarıdaki amaçlar uğruna kabul eder. işte ileri milliyetçilik, Kemalist Milliyetçiliktir. Bu    nitelikleriyle de, çağdaş, evrensel ve kalıcıdır.

——————————————————————————–

Millet

Ortak milli fikrin, ahlâkın, duygunun, heyecanın, hatıra ve geleneklerin kişilerde meydana gelmesini ve kökleşmesini sağlayan ortak geçmişin, birlikte yapılmış tarihin, vicdanları ve zihinleri doğrudan doğruya birleştiren ortak dilin milletlerin meydana gelmesinde en önemli etkenler olduğunu… kaydettikten sonra, millet hakkında, ikinci derece unsurları dikkate almayarak, mümkün olduğu kadar her millete uyabilecek bir tanımı ( ele ) alalım.
1. Zengin bir hatıralar mirasına sahip bulunan;
2. Beraber yaşamak konusunda ortak arzu ve istekte samimi olan;
3. Sahip olunan mirasın korunmasına beraber devam etmek hususunda iradeleri ortak insanların birleşmesinden meydana gelen topluma Millet adı verilir.
Bu tanım incelenirse, bir milleti oluşturan insanların ilişkilerindeki kıymet, kuvvet ve vicdan hürriyetiyle, insancıl duyguya gösterilen saygı kendiliğinden anlaşılır. Gerçekte geçmişten kalan ortak zafer ve ümitsizlik mirası, gelecekte gerçekleştirilecek aynı program, beraber sevinmiş olmak, beraber aynı ümitleri beslemiş olmak, bunlar elbette bugünün medeni zihniyetinde diğer her türlü şartların üstünde anlam ve kapsam kazanır.
Bir millet meydana geldikten sonra, kişilerin devlet hayatında, ekonomik ve fikirsel hayatta ortak çalışması sayesinde meydana gelen milli kültürde şüphesiz milletin her ferdinin çalışma payı, katkısı, hakkı vardır. Buna göre aynı kültüre sahip olan insanlardan oluşan topluma millet denir dersek milletin en kısa tanımını yapmış oluruz. ( 1929 )

Millet, dil, kültür ve ülkü birliği ile birbirine bağlı vatandaşların oluşturduğu bir siyasi ve sosyal toplumdur.
Türk Milleti

Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir…
Dünya yüzünde ondan daha büyük, ondan daha eski, ondan daha temiz bir milletyoktur ve bütün insanlık tarihinde görülmemiştir…
1. Türk Milleti, halk idaresi olan Cumhuriyetle idare edilen bir devlettir.
2. Türk devleti laiktir. Her yetişkin dinini seçmekte serbesttir. ( 1929 )

Ben 1919 senesi Mayıs'ı içinde Samsun'a çıktığım gün elimde maddi hiçbir kuvvet yoktu. Yalnız büyük Türk milletinin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevi bir kuvvet vardı. İşte ben bu ulusal kuvvete, bu Türk milletine güvenerek işe başladım. ( 1937 )

Türk'ün saygınlığı, onuru ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir milletesir yaşamaktansa mahvolsun daha iyidir. ( 1927 )

Türk milleti, güzel herşeyi, her medeni şeyi, her yüksek şeyi sever, takdir eder. Fakat muhakkaktır ki, her şeyin üstünde tapındığı bir şey vardır, o da kahramanlıktır. ( 1931 )

Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türk halkı medenidir. Tarihte medenidir, hakikatte medenidir. ( 1925 )

Bizim milletimiz vatanı için, hürriyeti ve egemenliği içinfedakâr bir halktır; bunu ispat etti. Milletimiz yaptığı inkılâpların kıskanç savunucusudur da. Benliğinde bu faziletler yerleşmiş bir milleti yürümekte olduğu doğru yoldan hiçbir kimse, hiçbir kuvvet alıkoyamaz. ( 1924 )

Ölmek isteyen bir milleti hiçbir kuvvet kurtaramaz. Türk milleti ölmek istemez, o daima yaşayacaktır.

Türk esirlik kabul etmeyen bir millettir. Türk milleti esir olmamıştır. ( 1925 )

Türkiye halkı yüzyıllardan beri hür ve bağımsız yaşamış ve bağımsızlığı, yaşamın bir gereği olarak düşünmüş bir kavmin kahraman evlatlarıdır. Bu millet bağımlı yaşamamıştır. Yaşayamaz ve yaşamayacaktır. ( 1922 )

Türkiye devletinin bağımsızlığı kutsaldır. Osonsuza kadar emniyette olmalı ve korunmalıdır. (<1923 )

Büyük şeyleri yalnız büyük mileltler yapar. ( 1923 )

Hiçbir millet, milletimizden çok yabancı unsurların inanış ve ibadetlerine saygı göstermemeiştir. Hatta denilebilir ki diğer din sahiplerinin dinine ve milletine saygılı olan tek millet bizim milletimizdir.
Fatih İstanbul'da bulduğu dini ve milli teşkilatı olduğu gibi bıraktı. Rum Patriki, Bulgar Eksarhı ve Ermeni Kategigosu gibi Hıristiyan din reisleri imtiyaza sahip oldu. Kendilerine her türlü serbestlik verildi.
İstanbul'un fethinden beri, Müslüman olmayanların sahip kılındıkları bu geniş imtiyazlar milletimizin dinen ve siyaseten dünyanın en hoşgörülü ve iyiliksever bir milleti olduğunu kanıtlayan en açık delildir. ( 1927 )

Türk Milleti kahramanlıkta olduğu kadar kabiliyet ve hünerde de bütün milletlerden üstündür.

Türkiye Cumhuriyeti ve onun bugünkü sahipleri olan Türkler bütün dünya medeniyet ve insanlığı için, benzemeye çalışılacak bir örnektir. Yalnız bu kadar da değil. Türk'ler tarihin çok eski devirlerinde insanlığa karşı yaptıkları kültürel vazifeleri yeniden ve fakat bu sefer daha üstün şekilde yapmaya hazırlanan yüksek bir varlıktır. ( 1937 )

Türk milletinin son yıllarda gösterdiği harikaların, yaptığı siyasi ve sosyal inkılâpların gerçek sahibi kendisidir…
Milletimizde bu kabiliyet ve gelişme var olmasaydı, onu yaratmaya hiçbir kuvvet ve kudret yeterli olamazdı. ( 1925 )

Bizim başka milletlerden hiçbir eksiğimiz yok. Cesuruz, zekiyiz, çalışkanız, yüksek amaçlar uğrunda ölmesini biliriz.

Bütün medeniyet dünyası bilmelidir ki; Türkiye halkı her medeni ve kabiliyetli millet gibi, kayıtsız şartsız hür ve bağımsız yaşamaya kesin olarak karar vermiştir. Bu tamamen doğru kararı bozmaya yönelik her kuvvet, Türkiye'nin ebedi düşmanı kalır. Bu hususta medeniyet ve insanlık dünyasının saf ve temiz vicdanı muhakkak Türkiye ile beraberdir. ( 1922 )

Milletimiz hiçbir vakitte düşmanlarımızın kabul ettiği gibi hukukuna ve istiklâline yabancı değildir. Aksine milletimiz büyük bir aşk ile ve aşk bağı ile, vicdan bağı ile istiklâl ve haysiyetine bağlıdır ve yine milletimiz içerdeki cahil ve gafillerin ve hainlerin kabul ve ifade etmek istedikleri şekilde değildir. ( 1921 )

Türkiye Devleti ve Türkiye'de yaşayan halk kayıtsız şartsız bağımsızdır ve kayıtsız şartsız bağımsızlığını korumak için mücadele eder. ( 1921 )

Türkiye halkı ırksal veya dinsel ve kültürel yönden birleşmiş, bir diğerine karşı karşılıklı hürmet ve fedakârlık hisleriyle dolu ve kaderi, geleceği ve menfaatları ortak olan bir toplumdur. ( 1922 )
Türk Yurdu

Türk milleti Asya'nın batısında ve Avrupa'nın doğusunda olmak üzere kara ve deniz sınırları ile ayırt edilmiş, dünyaca tanınmış büyük bir yurtta yaşar. Onun adına ( Türk Eli ) derler. Türk yurdu daha çok büyüktü, yakın ve uzak zamanlar düşünülürse Türk'e yurtluk etmemiş bir kıta yoktur. Bütün dünyada; Asya, Avrupa, Afrika ve hatta Amerika Türk atalarına yurt olmuştur. Bu gerçekler eski ve özellikle yeni tarih belgelerinde yer almaktadır. Bugünkü Türk milleti, varlığı için bugünkü yurdundan memnundur.
Çünkü Türk; derin ve şanlı geçmişin; büyük, kudretli atalarının kutsal miraslarını bu yurtta da muhafaza edebileceğindeno mirasları, şimdiye kadar olduğundan çok fazla zenginleştirebileceğinden emindir. ( 1929 )

Yurt toprağı! Sana herşey feda olsun. Kutlu olan sensin. Hepimiz senin için fedaiyiz. Fakat sen Türk milletini sonsuza kadar yaşatmak için verimli kalacaksın. Türk toprağı! Sen, seni seven Türk milletinin mezarı değilsin. Türk milleti için yaratıcılığını göster. ( 1930 )
–  

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.