ÖZBEKİSTAN’DA SİYASET VE MÜSLÜMANLIK

13 Ağustos 2013 tarihinde tarafından eklendi.

ÖZBEKİSTAN’DA SİYASET VE MÜSLÜMANLIK

Rusya’nın 1865’te Taşkent’i fethinden beri yönettiği bölüm şimdiki modern Özbekistan’dır. Sovyet düzeni 1918 yılının Kasım ayında Taşkent’te kuruldu. Eski Buhara emirliği ve Hive Hanlığı, 1868 ve 1873’de Rusya’nın korumasına girmişlerdi;
1920’de Buhara ve Harizm Sovyet Halk Cumhuriyetleri kurulmuştu ve bunlar, 1924’de ortadan kaldırıldılar.
SSCB Merkezi Komitesi 27 Ekim 1924'te Özbekistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nin kurulmasını kararlaştırdı.
Orta Asya’da etnik ve dile dayalı devlet inşası, Stalin tarafından cumhuriyetlerin kurulmasına dek görülmeyen bir durumdu. Daha önceki siyasal oluşumlar, hanedana ve İslam’a bağlılık temeline dayanır. 1924’ten önceki Hokand, Buhara ve Hive emirlikleri, çok etnili bir topluluğa egemen olan Özbek hanedanlar tarafından yönetilmiştir. O dönemlerde kullanılan Özbek, Tacik, Kırgız, Türkmen terimleri, etni kavramını kuvvetlendirmekten uzaktı. Kavram, Sovyet kuramcıların bölümleme siyasetinin ürünüdür.
1924-25’te Sovyet milli sınır uygulamasında, Özbek SSC, Tacik Otonom SSC’yi kapsadı; 1929’da ayrıldılar; 1936’da Karakalpak SSC, Kazakistan’dan alınıp Özbekistan’a bağlandı.
Yerli politikacılar, kendilerini resmi olarak alışılmış ancak unutulmamış tarihi oluşumların temsilcileri olarak gördüler. 1935-1938 yılları Feyzullah Hocayev ile Ekmel Ekremov'un siyasi rekabetine sahne olmuştur. Hocayev, Buhara, Semerkand, Ekremov ise Taşkent ve Fergana bölgelerinde güçlüydüler. 1937'de önce Hocayev, sonra Ekremov tutulandılar. 1938'de idam edildiler.
Özbekistan'da girişilen Stalinist temizleme harekatı ile oluşmakta olan Özbek aydın kesiminin önde gelen isimleri ortadan kaldırılarak Ceditist reformculaın siyasi egemenliğine son verildi. Böylece hem Hocayev'in temsil ettiği hareketin ulusal kanadı hem de Ekremov'un savunuculuğunu yaptığı ulusal Bolşevik kolu tasfiye edildi. 1938'de, Özbekistan, tarihinde yeni bir döneme girildi ve Osman Yusufov'un önderliğini yaptığı yeni bir politik nesil işbaşına geldi. 
Sovyetler birliğinde Özbekistan’ın ana rolü, ağır sanayinin talep ettiği pamuğu sağlamaktı; ancak bu ciddi çevre sorunları yaratan bir durumdu. Ekonomi sanayileşmede yavaş adımlar atarken geniş ölçüde pamuğa bağlı olarak devam ediyor.
Özbekistan 20 Haziran 1990’da egemenliğini 31 Ağustos 1991’de de bağımsızlığını ilan etti, 8 Aralık 1992’de Sovyet sonrası yapılaşma ortaya çıkınca 21 Aralıkta CIS’a katıldı. (Bağımsız Devletler Topluluğu: Community of Indepented State). İdarede, aynı zamanda Demokratik Halk Partisinin başı olan Başkan İslam Kerimov’un nizamında Başkanlık sistemini kabul etti. Ara sıra faaliyetleri görülen birkaç diğer parti, Birlik, Özgürlük (Erk, aslında kudret güç anlamı taşıyor), Adalet, Köylülerin Özgürlüğü Partisi, Yeniden Milli Canlanma Partisi, Yeşiller, Anavatanı Geliştirme Partisi, ve başka birkaç grup vardır. Hepsine yasal sicil verilmemekle birlikte (Birlik ve Kudret, diğerlerinden bazıları gibi) Onlar varlıklarını sürdürdüler.   1996’da yeni bir siyasi partiler yasası kabul edildi. Her parti için asgari beş bin üye kaydı şart koşuldu ve dini, etnik temelli partilerin kurulması yasaklandı. 1993’den beri dışarıda yaşamaya zorlanan Muhammed Salih’in liderliğindeki Erk Demokratik Parti yasaklandı, dünya kamuoyunun ricası ile 10 Eylül 1998’de muhalif partilerin de katkıda bulunacağı yeni bir politik çevre yaratmak amacıyla yaklaşan parlamento seçimlerine katılmaları ve böylelikle tüm muhalif partilere yasallaşmaları çağrısında bulunuldu. Yönetime karşı olanların çoğu çağrıya uydu. 150 üyeden oluşan tek meclisli parlamento evrensel yeterlilik ile beş yıllığına seçildi. Gerçek güç mamafih, Başkanlık ofisinde toplanmıştı. 1997 nisanında, parlamentoda Enformasyona Ulaşım Özgürlüğünü Garanti Etme ve Profesyonel Gazetecilerin İşlerini Koruma adı altında iki kanun kabul edildi. Bunun yanında yönetim kamusal eleştiriyi bastıran bir atmosfer için konuşma ve yazma özgürlüğüne birkaç sınırlama getirdi. 1999’un  Ocak ayındaki yeni bir yasa, yönetimin medya üzerindeki gözeticiliğini artırdı; basın sansürü sürdü ve vatandaşların yabancı medyaya girişi sınırlandırıldı.
Yaklaşık 1.6 milyon Özbek BDT topraklarında yaşar ve 1.650 bin kadar Özbek de  Afganistan’dadır. Özbek çoğunluğun ve yönetimin karşılaştığı problemlerden biri Özbeklerle rekabette ve bir arada yaşamada uzun bir tarihe sahip olan, Sovyetlerin erken zamanlarından beri Tacikler diye bilinen Farsça konuşan nüfustur. Bugünlerde, özellikle Buhara ve Semerkant civarında yaşayan Tacikler, Semerkant ve Buhara’nın Tacikistan’la işbirliği içinde olmasını görmekten haz duyacaklarken, resmi verilerden daha fazla nüfusa sahip olduklarını iddia ediyorlar ve kültürel ve diğer taleplerini yükseltiyorlar. Tacikistan nüfusunun hemen hemen dörtte birini teşkil eden ve sivil savaşa katılmış olan Özbekler, Özbekistan’daki Tacik – Özbek ilişkilerine yeni güçlükler ekliyorlar. Özbekistan’daki Özbek çoğunluk ayrılıkçı kampanyalardan korkuyor, sık sık ‘anavatanın her inçi (santimi denilebilir) altın gibidir” sloganını ilan ediyor. Yüceltilen statüdeki bir genel dilin ayrılığı önleyebileceği algısı var, bir başka slogan bu tutumu vurguluyor: “Büyün bağımsızlık hareketleri dille olur ve ona bağlıdır.”
Aylık isimli her ay çıkan ve prestijli bir dergi olan Şark Yıldızı’nda, Mart 1990 ile Şubat 1992 arasında bölüm bölüm Kuran’ın basılması ve girişimin başarısına bir cevap olarak bu derginin 1992’deki 8-9 sayısında Kuranın tam bir baskısının verilmesi, entelektüeller arasında kültürel ve dini mirasın olduğunu gösterir.
Komünist ideolojinin çökmesinden sonra Orta Asya’da güçlenen İslam olgusunun, özellikle İran’ın desteğiyle militan ve köktenci bir karakterde olacağından korkulmaktadır. Sovyetler Birliği’nde İslam’a karşı yürütülen uzun süreli mücadeleye rağmen, 1980-1990’larda Orta Asya’da “İslami diriliş” olarak adlandırılan bir dini patlama yaşanmıştır. Toplumun büyük bölümünün yoksullaşması; iktidarın tek elde bulunmasından kaynaklı muhalefet güçlerine baskı uygulanması ve siyasi gerilimin artması ve gizli siyasi örgütlerin ortaya çıkması; kendi ideolojisini baskın hale getirmek isteyen çıkarcı devletlerin bölgede istikrarsızlık sağlamaya çalışması, köktendinciliğin artmasına neden olmaktadırlar. 1992 yılında Orta Asya’da 10.6 milyon kadar Rus yaşarken, Tacikistan ve Özbekistan’dan etnik şiddet ve İslami köktendincilik korkusuyla göç edenler olmuştur.Özbekistan ise, diğer Orta Asya ülkelerine oranla İslamiyet’e her zaman daha yakın olmuştur.Özbekistan İslam Hareketi’nin kısa vadedeki amacı, bölgede istikrarsızlık yaratmak ve Kerimov yönetimini devirmek; uzun vadede ise Kabil’den Orenburg’a kadar devam eden Bir İslam Devleti kurmaktır.
1998 Mayısında Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan  bir politik tehlike olarak algıladıkları İslamî köktendinciliğin ilerlemesini sınırlamak için birlikte hareket etmeyi kararlaştırdılar. Özbekistan’ın durumunda, yönetimin raporlarına göre, Başkan Kerimov’un ve Özbek otoritelerinin kararlı tutumları siyasi radikal İslamî grupların ülkeye sokuluşlarını orta derecede başarılı bir şekilde durdurdu. Taşkent hala büyük ölçüde dünyevi bir şehirken, Semerkant ve Buhara genel olarak ılımlı İslamla karakterize edilirken, Fergana Vadisi’nin militan İslamî eğilimlerin evi olduğu ileri sürülüyor.Temmuz 1999’da bir Taşkent mahkemesi bir grup radikal İslamcıyı Başkan Kerimov’a karşı 16 Şubat 1999’da suikast girişiminde bulundukları iddiasıyla suçlu buldu. İslam’ın güçlü çekiciliğinin farkında olan Kerimov 7 Nisan 1999’da Taşkent’te bir İslam üniversitesi kurdu. Onun temel yaklaşımı hükümetin kontrolü altında çağdaş bir ruhla İslami fikirlerin analiz edileceği ve üniversitede öğretileceği bir projeksiyondu.

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Şu Sayfamız Çok Beğenildi
PARAGRAFIN YARDIMCI DÜŞÜNCELERİ