TELEVİZYON
TELEVİZYON
Sinema fiîimleri ya da görüntüler bir TV radyo istasyonu tarafından iletilmeden önce, elektriksel sinyaller haline dönüştürülür. Daha ilk deneylerde, her filmi bir defada iletmenin ekonomik güçlükleri ortaya çıkmıştır. Bunun üzerine daha ekonomik bir yol bulundu ve filimler küçük parçalara bölünerek bu parçalaruı ışık ya da parlaklık değeri ayrı ayrı iletilmeye başlandı. TV alıcısında, elektronlardan meydana gelmiş bir ışın ekrandaki fosforlu bir tabakaya çarpınca tabaka parıldar. Işın ekranın üzerinde hızla yol alır., öyle ki, filim parçacıklarının her biri yeniden doğru ferini bulur ve uygun parlaklığı alır. Böylece seyirci filmin tamamını görmüş olur.
Her filim alanının parlaklık değerini elektriksel bir sinyale dönüştürmek için. "fotoelektrik etki "den yararlanırız. Belirli madenlerin —selen gibi— üzerine ışık düşünce, bir elektrik gerilimi meydana gelir. Resmin bütün noktaları iletilir. Bunu her seferinde resmin küçük bir alanına bakan bir sistem sağlar. İşe önce resmin sol üst köşesinden başlanır. Basit bir sistemde, resmin sol üst köşesinden gelen ışık, içinde selen bulunan bir hücreye vurur. Bu hücre TV verici istasyonuna bir akım gönderir. Gönderilen akım resmin o kesiminin parlaklığı ile orantılıdır. Bundan sonra özel bir sistem resmin tepesi boyunca hareket eder. Sağ köşeye ulaşınca kapatılır ve çabucak resmin sol yanma döner. Ancak bu kez başlangıç noktasının hemen altındaki noktadan işe başlar. Sonra aygıt yemden çalıştırılır, tıpkı az önceki gibi, ama biraz daha aşağıdan, resmin sağ köşesine doğru hareket eder. Resmin en altına ulaşılmcaya
Modern TV kameralarında, televizyona alınacak olan sahne bir mercek aracılığıyla, fotoelektrik elemanlar dizisinin odak noktasına göre ayarlanır. Görüntüleme elektronlardan meydana gelmiş bir ışınla sağlanır. A.B.D.'nde fotoğraf 525 yatay çizgiye bölünür ve saniyede bir 30 tam fotoğraf iletilir. Avrupa'da yatay çizgilerin sayısı 625, saniyede iletilen fotoğraf sayısı ise 25'tir. İngiltere'de eskiden 405 çizgi ve saniyede 25 fotoğraf sistemi uygulanırdı. Şimdi Avrupa sistemi uygulanmaktadır.
Renkli bir TV kamerasında üç ayrı kamera lâmbası vardır. Özel aynalar çekimi yapılacak sahnedeki ışığı kırmızı, yeşil, mavi renklere ayırır. Sonra her ayrılmış rengi kendi lâmbasına yöneltir. TV alıcısında, her lâmbadan gelen sinyaller, üç elektron ışınını denetler. Işınlardan biri, alıcıdaki "katot-ışmları" lâmbasının yüzeyindeki fosforlu noktalara vuracak biçimde ayarlanmış
tır. Bu lâmba ışın vurunca kırmızı yanar. İkinci ışın üzerine vurunca yeşil yanan noktalann, üçüncü ışmsa mavi yanan noktalann üzerine düşecek biçimde ayarlanmıştır.
Görüntüleme siyah-beyaz televizyonlarda da aynı yöntemle uygulanır. Fosforlu noktaların sayısı bir milyonun üzerindedir. Elde edilen görüntü bir mikroskop altında ayrıntılarıyla incelenecek olsa, resmin birçok kırmızı, mavi, yeşil parlak noktacıklardan meydana gelmiş olduğu anlaşılır.
Her renk sinyalinin kendi kanalı içinde iletilmesini sağlamaya yetecek kadar TV kanalı yoktur. Bundan dolayı, üç sinyal aynı kanaldan^ iletilir. A.B.D.'nde bu sisteme N.T.S.C. denir. Avrupada'daki sistem biraz değişiktir; SECAM ve PAL adlarıyla anılır. Bütün bu sistemler, siyah-beyaz bir TV alıcısında siyah-beyaz resimler meydana getirmeye yarar.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.