TÜRKÇEDE HAYVAN İSİMLERİ

14 Ağustos 2013 tarihinde tarafından eklendi.

TÜRKÇEDE HAYVAN İSİMLERİ
Bilinen tarihi 5000-7000 yıl geriye giden Türkçe’nin bazı kelimeleri zaman içinde bazı ses değişikliklerine uğramıştır. Bu durum bilimsel olarak son derece normaldir. Fakat bir kelime ne kadar fazla ses değişimine uğramış olursa olsun yine de o kelimeyi ilk dönemlerden itibaren takip edebileceğimiz bazı sesler muhafaza edilmiştir.
Biz bu çalışmamızda dilimizdeki hayvan isimlerini konu aldık. Burada önce etimolojik sözlükler yardımıyla kelimenin etimolojik ve morfolojik yapısı üzerinde duracak, daha sonra ise tarihi dönemler içinde nasıl kullanıldığını anlamak için belli başlı eserlerde o kelimenin yazımını ve kullanımını inceleyeceğiz. Ayrıca ele aldığımız hayvan isimlerinin diğer lehçelerdeki durumunu da belirteceğiz.Bu kısa girişten sonra şimdi asıl konumuza geçebiliriz:
Tavşan: Az.dovşan, Tkm.tovşan, Tar.toşkan, Yak.tabısxān. Es.Kıp.tawşan.
Eski Türkçeden başlayarak kullanılmıştır(tavışgan.). Yaygın bir inanışa göre, Türkçe tabış-, tavış- kökünden “-gan” sıfat fiil eki türemiştir ki bu kök “koşmak, atlamak, sıçramak” anlamına gelmektedir.(Bang: Tùràn 1918,s. 298; Şçerbak: İRLTJa 136-137)
DLT’de “tawış” duygu, kımıldanma olarak ifade edilmektedir. Tavşanın da aniden kımıldayıp hızla fırlayan bir hayvan olduğu düşünülürse bu gün kullandığımız tavşan kelimesinin gelişimini şu şekilde izah edebiliriz:
Tabış-gan>tawış-gan>tavış-gan>tavış-an>tavşan. Anadolu ağızlarında bu kelimeye “davışan”  şeklinde de rastlamaktayız. Kelime başı t-d değişikliği malumdur. Bu da bize yukarıdaki morfolojik açılımın doğruluğunu gösterir. Bugün kullandığımız “depreşmek, deprem” kelimeleri de kımıldamak, hareketlenmek anlamındadır. Dilimizde meydana gelen t-d, b-p, b-v değişikliklerinden hareketle bu iki kelimenin de DLT’de geçen “tawış” kelimesinden türediği söylenebilir.
H.Eren Oğuzların tavşan, Kıpçakların ise koyan biçimini kullandıklarını söyler ki aynı kelime Codex’te koyan şeklinde geçer. Şimdi de bu kelimenin belli başlı eserlerde nasıl geçtiğine bakalım:
Kiyik yiyü tabışġan yiyü olurur ertimiz. (OA 66/7)
Tawışgan:Tawşan (DLT 1/512)
Üze tavışgan yıl bişinç ayın, tüpüt tilintin uygur tilinge ewirtim.(AY. 30/7)

Gelür idi ţavşan elinden bayıķ
Ki ţavşancıla egmeyeydi bıyık.     (SN 3633)
Uçardan ķaz tavuķ, yorırdan geyik ţavşan bu havluya ţoldurup Oğuz yigitlerine bunu dām itmiş –idi. (DKH 255/4)
Türk dilinin önemli eserlerinden biri olan Kutadgu Bilig’de ise tavşan kelimesine rastlamıyoruz. Fakat bazı beyitlerde “acele etmek” anlamına gelen “tavra-k” kelimesi geçer. Bu kelime ile tavşanın aynı kökten türediği düşünülebilir:
Teşi teg yimegil yime tavrakın
Silig bolma artuk tişi teg sakın (Yerken obur gibi yeme ve acele etme. Fakat dişi gibi de nazlanma.)
Kurt: Az. kurt, Tkm.gürt, Kzk.kurt, KKlp.kurt, Alt.Tel.Şor.Tar.kurt, Yuygr.kurut
Diğer lehçelerde yumuşak vücutlu uzun gövdeli böcek anlamında iken Oğuzlarda “yırtıcı hayvan” anlamında kullanılmıştır. Bugün de hem yırtıcı hayvan hem de yumuşak vücutlu böcek (elma kurdu) anlamında kullanılmaktadır. Türkler arasında başlangıçta kurda “böri” denilmektedir. Bu kelimenin etimolojisi üzerinde herhangi bir görüş ileri sürülmüş değildir. Eserlerde ise şu şekillerde geçer:
Kurt: Solucan soyundan hayvanlar. Oğuzlar böriye kurt derler. (DLT C.1 342/16)
Kamuġ nengi kördüm öz ügrün yorır.
Kişi yılķı ķuş kurt öz ügrin bilir. (Nereye baktımsa her mahlukun kendi cinsi ile gezdiğini gördüm. İnsan, hayvan, kurt, kuş kendi cinsini bilir. KB 4196)
Tevşilür::yiring bolup emişip….kurt (AY 366/16)
Sıntın::açkız kurt konguz ig kege (AY 332/4)
Etleri çüridi taqı on ming gurt teninde peyda boldı erse bu iblis şeher halkınġa aydı. (NF 331/2)
Köngli açılsun, tėp alıp sahraga çıgtılar. Taqı Yûsufnı böri yidi tep keldiler. (NF 1112/10)
Yaz u kış yabānlarda ķoyun u ķurt
Tutarlar idi bir aracuhda yurt. (SN 4534)
Semüz ķoyun aruķ toķlı bayurda kalsa kurt gelüp yime-idi. (DKH 57/3)
Görüldüğü gibi Oğuz eserlerinde  “kurt” yabanî hayvan anlamında kullanılmaktadır.
Koyun: Tkm.goyun, Blk.koy, Nog.koy, Krg.koy, KKlp.koy, Hak.xoy, Tuv.xoy, Tat.koy
Eski Türkçe’den itibaren kullanılmıştır (kon). Orta Türkçe döneminde koy şeklinde kullanılmıştır. H.Eren’e göre bugün kullandığımız koyun kelimesi –(u)n küçültme ekiyle yapılmış bir türevdir.
Pedersen bu kelimenin Ermenice xoy’dan geldiğini söylemiştir. Moğolcada görülen qonin  biçimi ise eski bir Türk kalma bir alıntıdır Eren’e göre.
Tengri küç birtük üçün ķangım ķaġan böri teg ermiş, yaġısı ķony teg ermiş. (OA 12/7)
Bundan başka türkler koyuna koy, argular kon der. (DLT C1 31/22)
Koy ärdi: Koyunlar başıboş halde yayılmak için çıktı. (DLT C1 173/3)
Budun ķoy sanı albegi ķoyçısı
Baġrsaķ kerek ķoyka koy kütçisi (Halk koyun gibidir. Bey onun çobanıdır. Çoban koyunlara dikkatli olmalıdır. KB 1412)
İlin iti tüzdi bayudı bodun
Böri ķoy bile suvladı ol odün (Böylece hükümdar memleketini düzenledi. Halkı zenginleşti. Kurt ile kuzu aynı yerden su içti. KB 449)
….tılgagınta ud koyn tonguz kaz ödirek takıguda ulatı. (AY 4/11-12)
…tegdükte koyunıntın bir kagda…(AY 6/8)
yemä kördi ämäri tınlıglar yunt ud çoqar qoy lazgın ulatı tınlıglar ölürür(İKP)
goynı boġuzladı taqı bişürdi. (NF 254/1)
aydı:munça malnı neteg berürsiz Bu bizke bir goy boġuzladı, muna ekki goy bahası bersek yetmezmü.(NF 254/4)
Yaz u kış yabānlarda ķoyun u ķurt
Tutarlar idi bir aracuhda yurt. (SN 4534)
Kara kiçe altına döşediler ķara ķoyun yahnısından öŋine getürdiler.(DKH 11/11)
tişi koy:ana koyun, koy sürükü: koyun derisi (KLS)
Eşek: Tkm.eşek, Blk.eşek, Nog.eşek, Krg.eşek,Kzk.esäk, Şor eştek, Çuv.aşak, ÖzbA eşak
Eski Türkçe’den itibaren kullanılır(eşgek). Orta Türkçe döneminde ise eşgek, eşyek olarak geçer. Kökeni hususunda dil bilimcileri tarafından değişik görüşler ileri sürülmüştür. Doerfer (TMEN 486) eşek sözünün büyük bir olasılıkla Türkçe bir türev olduğunu dile geitrmiştir, Bang’ın açıkladığı gibi eş sözünün –gek, -ek küçültme eki ile yapıldığını yazmıştır (UAJb 40: 246). Clauson da aynı görüştedir. (TAYB 1966). Gabain ise iş, eş kökünden –kek ekiyle yapıldığını bildirmiştir (AG 62/59)
H.Eren, hazırladığı etimolojik sözlükte yukarıda sıraladığımız görüşleri belirtmekle yatinmiş bu kelimenin etimolojisi hakkında herhangi bir görüş ileri sürmemiştir. Eşek kelimesinin belli başlı eserlerde kullanımına gelince:
Eşyek: Eşek. Eşgek de denir. Y harfi ile söylemek daha fasihtir. (DLT C1 114/6)
Togar eşyek üze artıldı: dağarcık eşeğin üzerine atıldı. (DLT C1 311/13)
Andaġ kelür kim Süleymān Peyġambar asnıng matbahında her kün tört ming eşek yüki buġday hurc bolur erdi.(NF 211/1)
Eder: taqı yügeni aruġluġ qatırdın kiçiġrek eşekdin uluġraq yüzi ādami yüzi mengizlig gudgurı tagı tuynagı inek gudrugınga ve taġı tuynaglarınga mengzer.(NF 53/2)
Kara eşek başına uyan ursan ķatır olmaz, ķaravaşa ton geyürsen ķadın olmaz. (DKH 3/6)
Sevinür cühud işidicek döşek
Sanurdı at arpa yiye ol eşek (SN 3342)

Katır: Az.gatır, Tkm.gatır, Nog.katır. Tat.kaçir, KKAlp.kaşır, Kzk.kaşır. Krz.kaçır, Özb.xaçir
H.Eren bu kelimenin bu kelimenin Türkçe kat- kökünden türediği yolundaki görüşlerin düşündürücü olduğunu söyler. Bu kelimenin Türkçe’den Moğolca’ya qaçir şeklinde geçtiğini söyleyen Eren, Türkçe’deki t’lerin i ünlüsü ile birleşince ç’ye dönmesini kuralını hatırlatır ve bu geçişin doğru olduğunu belirtir. Yine bazı çağdaş diyalektlerde kelimenin qaçir şeklinde geçmesi bu durumun kanıtıdır. Diğer dilcilerin de bu görüşlerde olduğunu vurgulayan H. Eren sadece isim zikretmekle yetinmiştir. Bu isimler: Şçerbak: İRLTja 95; Ligeti:AOH 19; Rasanen: V 242a; Clauson: ED 604 a.
Katır kelimesinin edebi eserlerimizde nasıl kullanıldığına bakmak istersek göreceğimiz tablo şudur:
Katır (DLT C1 364/10)
Katırlıġ, Katırlıġ er: katır sahibi kişi (DLT C3 302/19)
Tirldi tümen ming tolu köp titir
Yazıda ķalın yond aķurda ķatır. (Binlerce seçme dişi deve, ovada kalabalık at srürüleri ve akında katırlar toplanmıştır. KB 5370)
Peyġambarga bir aq qatır birle ıda berip turur edi. (NF 82/12)
Tagı safa ve merve arasında qatır minip tekebbür birle yörigen kişige ohşattım taqı aydım. (NF 374/4)
Cühüd gördi gügercin öpüşin
Hiç anlamadı ķatırın depişin. (SN 3306)
Attan inip tacir tonın geydiler. Bazirgan suretinde ķatır çektiler. (DKH 283/13)
Erün ağırın yiynüsin at bilür. Ağır yükler zahmetin ķatır bilür. (DKH 5/6)
Yukarıdaki örneklere dikkat edersek atın binek hayvanı olarak, katırın ise daha çok yük hayvanı olarak kullanıldığını görürüz.
Ayı: Tkm.ayı, Blk.ayıw, Nog.ayuv, KKlpk.ayıw, TatK.ayû, Özb.åyig, Krg.ayû, Hak.azığ, Tuv.adığ
Kökeni hakkında kesin bir görüş ileri sürülmüş değildir. K.Mahmut’a göre Oğuzlar, Kıpçaklar, Yağmalar ayığ biçimini kullanırlar. H. Eren’e göre Sibirya Türkleri, özellikle Yakutlar ayıya karşı özel bir saygı duymuşlardır. Bu saygı dolayısıyla Türkler arasında bir takım söz yasakları meydana gelmiştir. Bu yasaklar sonunda da birçok ad unutulmuş, bunların yerini yeni birtakım kavramlar almıştır. Yine Kaşgarlı Mahmut’un tanıklığına göre, Kıpçaklar ayığ adını kullandıkları gibi, ayıya apa adını da veriyorlardı. Bu kelime ise lehçelerde “ata, ana, büyük kardeş” gibi saygı taşıyan anlamlarda kullanılmaktadır.
Awçı neçe al bilse adhığ ança yol bilir. (DLT C1 63/11)
Böri tilkü arslan adıġ ya tonguz
Seningdin ķutulmaz ölür avda tüz. (Kurt,tilki arslan, ay, veya domuz hçibiri senin elinden kurtulamaz. Hepsini de avlar, öldürürsün. KB 5376)
Ķayalar dibinde yügürürdi çoh
Şol ayu bigi kim yimiş ola oh. (SN 4068)

Tilki: Tkm.tilki, Nog.Tülki, Blk.Tülkü, Özb.Tulki, KKlp.tülki, Kzk.tülki, Krg.tülkü, Bşk.tölkö, TatK.tölkö, Şor tülkü, Hak.tülgü, Tuv.gilgi, Çuv.tilé
Görüldüğü gibi bütün lehçelerde kullanımı neredeyse aynıdır. Sadece Yakutça’da sasıl biçiminde kullanılmıştır. Bir görüşe göre eski Türkçe tük(tüg, tüy) kökünden –li, lü yapım ekiyle türemiştir. H.Eren bu görüşe karşı çıkarve bugün kullandığımız “-lı,-lü” ekinin eskiden “-lıg, -lüg” olduğunu söyler.
Diğer birçok kelimde olduğu gibi H. Eren burada da herhangi bir görüş ileri sürmez. Fakat ek sonlarındaki g’nin düşmesi gayet doğaldır. Tilki ise tüylü bir havyandır. Bu kelime tüġlüġ<tüğlüğ<tüylüy<tüylü şeklinde türemiş olabilir. Metinlerdeki kullanımına gelince:
Tilkü öz inge ürse udhuz bolur: tilki kendi yuvasını hor görse uyuz olur.(DLT C1 54/24)
Taygan yügürgenni tilkü sewmes:tazı yürüyüşünü tilki sevmez.(DLT C2 15/23)
Yana alçı bolsa ķızıl tilkü teg
Titir buġrası teg kör öç sürse keg. (Aynı zamanda kırmızı tilki gibi hilekar olmalı, deve aygırı gibi kin ve öç gütmelidir. KB 2312)
İrbiz tilkü korsak yuy kara kuş ulatı et yideçi kan içdeçi tınlıglar barmış. (AY 599/16)
Tilküning aşı erser yalanguz yintem isig et kan erür.(AY 610/15)
Gerek dilkü bigi çevüklik idem
Azıdam bu iti vü öte gidem. (SN 3269)

Kısaltmalar
AG: Altürkische Grammatik
AY: Altun Yaruk
DKH: Dede Korkut Hikayeleri
DLT: Divanü Lûgat-it Türk
İKP:İyi ve Kötü Prens Öyküsü
KB: Kutadgu Bilig
SN: Süheyl ü Nevbahar
OA: Orhun Abideleri
UAJb: Ural – Altaische Jahrbücher
AOH: Acta Orientala Academia Scientiarum Hungaricae

Sedat BALYEMEZ

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Şu Sayfamız Çok Beğenildi
EDEBİ METİN TÜRLERİ