UYUŞTURUCU KULLANAN ANNENİN ÇOCUKLARI
Annenin eroin kullanması dölütîe ve yenidoğanda ağır bozuklukların ortaya çıkmasına neden olur; bebeğin ruhsal ve fiziksel gelişimindeki düzensizlik ileri yıllardaki gelişmesini de tehlikeye sokar. Bu durum çocuğun uygun gelişme ortamından ve sevgiden yoksun kalmasından kaynaklanır.
EROİNİN DOĞRUDAN SONUÇLARI
Dölüt üzerinde: Özellikle sinir dokusu başta olmak üzere çeşitli dokularda hücre sayısı azalır. Genetik yapıdaki bozulmalar sonucunda beynin fiziksel gelişmesi gecikebilir.
Yenidoğan üzerinde: Sık sık solunum düzensizliği ve apne (soluk alamama) nöbetleri görülür.
Annenin eroin alışkanlığı ya da gebelikte aşm metadon kullanımı dölütte ani ölüm sendromuna yol açabilir. Eroinman annenin bebeğinde ani ölüm sendromu görülme oranı, normal nüfusa göre 5-10 kat fazladır. Bu durum genellikle, çocukta yoksunluk sendromu sona erdikten ve kanındaki her tür uyuşturucu vücuttan atıldıktan sonra ortaya çıkar. Bu olgu, uyuşturucuların solunum merkezlerini ketleme etkisinin çok uzun süreli olduğunu ve madde vücuttan atıldıktan sonra da sürebildiğim göstermektedir.
beğin ilk dışkısını doğumdan önce çıkarmasına ve dışkının amniyon sıvışma geçmesine neden olur. Amniyon sıvısına geçen dışkı dölütün solunum yollarını tıkayarak doğumda solunumun ket-lenmesine yol açabilir. Doğumdan sonra, bebeğin annesi yoluyla aldığı uyuşturucunun kesilmesi bebekte önemli bir yoksunluk krizine yol açar. Belirtilerin ortaya çıkış zamanı ve şiddeti doğumdan önce annenin aldığı maddenin cinsine ve miktarına, alınmış olan öteki maddelere (örneğin alkol, tütün, barbi-türat) ve bebeğin bu maddeleri vücudundan atış hızına bağlıdır.
Yeni doğmuş çocuktaki yoksunluk sendromu genellikle oldukça erken, ye-nidoğanların yaklaşık yüzde 65'inde ilk ?4*saatte, yüzde 20'sinde ikinci günde, yüzde 15'inde ise üçüncü ve dördüncü günde ortaya çıkar. Erken ortaya çıkması, yoksunluktan kaynaklanan huzursuzlukların başka nedenlere bağlı olanlardan ayrılmasını sağlar. Örneğin hi-pokalsegıiye (kanda kalsiyum düzeyinin düşmesi) bağlı huzursuzluk genellikle birinci haftanın son günlerinde ya da ikinci haftada ortaya çıkar.
Yoksunluk sendromunun ilk belirtileri, edilgen uyuşturucu bağımlılığının merkez sinir sisteminde yol açtığı bozukluklara bağlıdır; huzursuzluk her olguda görülen ilk belirtilerden biridir.
Yehidoğanın havale nöbetlerinden farklı olarak yoksunluk krizi nöbetlerinde huzursuzlukla birlikte istemdışı göz hareketleri, bakışın sabitleşmesi ve kol-bacaklarda titreme görülmez. Edilgen bağımlı yenidoğanlarda kol ve bacaklarda genellikle daha abartılı ve kaba hareketler göze çarpar; kolların hareketi titremeden çok, kanat çırpmayı andırır. Küçük bebek çok öfkeli görünür, çoğu zaman oldukça hareketli ve sıkıntılıdır. Uzun süre uyuyamaz, yüksek ve tiz bir sesle ağlar. Emme içgüdüsü çok fazladır, parmaklarını ve yumruğunu emmesinin önüne geçilemez. Olguların yüzde 75-100'ünde görülen bu belirtiler, uyuşturucu yoksunluğundan kaynaklanan huzursuzluğu hipoglisemi (kandaki şeker düzeyinin düşmesi) ya da hipoksiden (oksijen yetersizliği) kaynaklanan huzursuzluktan ayırt etmeye yarar. Hipoglisemi ilk 24-48 saatte huzursuzluğa neden olabilse de, hipoglisemin çocuk yoksunluk sendromundaki aşın canlı ve huysuz çocuğun tersine, yarı koma halindedir.
Merkez sinir sistemi belirtilerinden başka en sık görülenler mide-bağırsak sistemini ilgilendiren belirtilerdir. Bunlardan en önemlisi beslenme yetersizliğidir. Yukarıda belirtilen aşın emme içgüdüsü, beslenmeyle azalır. En çok görülen belirtilerden biri de bebeğin her öğünden sonra kusmasıdır. Yenidoğanların yüzde 30-50'sinde ishal ve buna bağlı olarak su kaybı ve kan elektrolit düzensizlikleri görülür. Sindirim sistemine İlişkin bu rahatsızlıklar 5-6. günlerde, merkez sinir sistemi bozukluklarının ardından ortaya çıkar.
Daha az görülen rahatsızlıklar aksırık ve solunumun hızlanmasıdır. Daha da az rastlanan, ama ortaya çıktığında huzursuzluk yaratan rahatsızlıklar ateş ve terlemedir. Ateş her zaman bir enfeksiyonu düşündürmeli ve gerekli incelemelere zaman kaybetmeden başlanmalıdır. Terleme az görülen bir belirti olsa da, yenidoğanlarda alışılmışın dışında bir durum oluşturduğundan ayırıcı tanıda büyük önem taşır.
TEDAVİ
Anne ve bebeğin tedavisinde karşılaşılan sorunlar şöyle sınıflandırılabilir:
• Madde bağımlısı gebenin bakımı. Beslenme bozukluklarına karşı önlem almanın yanı sıra anneye metadon verilerek aşamalı bir biçimde uyuşturucu kesilebilir. Tedavinin amaçlan:
– Uyuşturucuların dölütün kanına geçişini ve dokularda birikmesini durdurmak;
– annenin yoksunluk sendromunun dölütün kan dolaşımı üzerindeki olumsuz sonuçlarını önlemek;
– doğumdan sonra, uyuşturucunun aniden kesilmesi sonucu çocuğun duyacağı yoksunluğu önlemektir.
• Madde bağımlısı annenin yeni doğan bebeğinin bakımı.
Genel Önlemler:
– Çocuğu özenli, az ışıklı, uygun derecede ısıtılmış, gürültüsüz bir ortamda tutmak, tanı koymak için çok gerekli olmayan girişimlerden kaçınmak.
– Su-tuz ve kalori alımını dengede tutarak, terleme ya da ishal ile artan kaybı karşılamak. Su kaybı bu çocuklarda aniden ortaya çıkabilir ve ağır bir tabloya neden olabilir.
– Çocuğun kilosunu ve aldığı su miktarını her gün kontrol etmek.
– Derinin tahriş olmasını ve bunun ardından enfeksiyon gelişmesini önlemek.
Özel girişimler:
– Doğum odasında, reanimasyon (yeniden canlandırma) düzeneğinin bulunması.
– Yoksunluk sendromunun tedavisi. Bu amaçla oluşturulmuş standart bir tedavi Şeması yoktur. İlaç seçimi klinik gidişin gösterdiği özelliklere göre yapılır.
Israrlı kusma, ishal, huzursuzluk, aşırı hareketlilik ve uykunun azajjnası özellikle endişe vericidir. Geçmişte kullanılan, günümüzde kullanımı tıp merkezlerinin seçimine göre değişen en önemli dört ilaç kâfurlu afyonruhu, fenobarbi-tal, klorpromazin ve diyazepamdu*.
Kâfurlu afyonruhu (Laudanum ya da Laudanum tentürü) bu tür bozukluklarda yaygın olarak kullanılır. Merkez sinir sistemi ve mide-bağırsaklardaki rahatsızlıkların tedavisinde çok etkilidir. Genellikle belirtiler birkaç gün içinde kaybolursa da, tedavi ortalama birkaç hafta sürer. Tedavi süresinde ilacın dozu, yoksunluk belirtilerinin yeniden ortaya çıkmasını önlemek için aşamalı olarak azaltılmalıdır.
Fenobarbital merkez sinir sistemi bozukluklarının giderilmesinde çok etkilidir. Bebeklerin büyük çoğunluğu ilk 24 saat içinde gözle görülür biçimde iyileşir; tedavinin süresi birinci ilaca göre kısadır. Fenobarbitalin başlıca eksikliği kusma ve ishalde etkisiz olmasıdır. Hatta emme ve beslenme bu ilaçla tedaviden olumsuz yönde etkilenebilir.
Klorpromazin merkez sinir sistemiyle ilgili belirtilerin yanı sıra mide-bağırsak sistemindekilere de etkilidir. Ender de olsa, yeni doğan çocukta piramidal sistem dışı belirtilere ve çırpınma nöbetlerine neden olur.
Diyazepam narkotik yoksunluk tedavisinde kullanılmıştır. Merkez sinir sistemiyle ilgili bozuklukların denetim altına alınmasında belirgin bir biçimde etkilidir. Diyazepamın "Üstünlüğü, tedavi süresini yaklaşık bir haftaya indirmesidir. Ama bu konudaki veriler diyazepamın kâfurlu afyonruhu kadar etkili olmadığını göstermektedir.
Günümüzde, tedavide ilk seçim kâfurlu afyonruhudur (Laudanum). Merkez sinir sistemi belirtileri oldukça belirgin ve yalnızca afyonruhuyla kontrol edilemeyecek gibiyse tedaviye fenobarbital eklenebilir.
Tedavi ilk işaretlerin belirmesiyle, yani ilk 24 saat içinde başlamalıdır. Belirtiler kontrol altına alındığında İlaç yavaş yavaş azaltılmalıdır. Tedavinin uzunluğu klinik tabloya bağlıdır.
BEKLENEN GİDİŞİ (PROGNOZ)
Edilgen bağımlılık yalnızca yenidoğa-mn akut yoksunluk sendromuyla belir-mez. Daha ileride ortaya çıkabilecek subakut yoksunluk sendromunu da unutmamak gerekir. Bu nedenle edilgen bağımlılığın gidişim değerlendirirken uzun bir zaman dilimi dikkate alınmalıdır.
Subakut yoksunluk sendromu, doğumdan hemen sonra yoksunluk sendromu geçirmiş çocukların yaklaşık yüzde 80'inde ortaya çıkar. Süreç şöyle gelişir: Doğumdan sonra yoksunluk krizini aşan ve iyiye giden ya da tam iyileşme görülen çocukta, kısa süre sonra belirtiler yeniden ortaya çıkar. Kızgınlık, huzursuzluk ve çırpınma görülür. Bu çırpınmalar dış uyaranlara, Özellikle seslere duyarlıdır. Aynca bu çocuklar kısa süre uyumalan, fazla süt emmeleri ve kusmalanyla annelerinin sabrını zorlar. Çoğu zaman yeni doğmuş çocuğu eve getiren madde bağımlısı anne ona bakmayı başaramaz ve bu işi başkalarına devreder.
Edilgen eroin bağımlısı yenidoğanlar yaşamlarının sonraki dönemlerinde sağlıklı bir gelişim gösteremezler. Bunların zekâ düzeyinin normalin altında olduğu gözlenmiştir.
Sonuçta, bu çocuklarda merkez sinir sistemi bozukluklarının yalnızca eroine bağlı değil, gebelikte annenin kendine bakmaması ve kötü beslenmesi, dölya-tağı içi enfeksiyonlan ve uygun olmayan ev ortamı gibi ek unsurlara bağlı olabileceği de ciddi olarak değerlendirilmelidir.
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.