UYUŞTURUCU KULLANAN ANNENİN ÇOCUKLARI

14 Ağustos 2013 tarihinde tarafından eklendi.

Annenin eroin kullanması dölütîe ve yenidoğanda ağır bozuklukların ortaya çıkmasına neden olur; bebeğin ruhsal ve fiziksel gelişimindeki düzensizlik ileri yıllardaki gelişmesini de tehlikeye sokar. Bu durum çocuğun uygun gelişme ortamından ve sevgiden yoksun kalmasından kaynaklanır.

EROİNİN DOĞRUDAN SONUÇLARI
Dölüt üzerinde: Özellikle sinir dokusu başta olmak üzere çeşitli dokularda hüc­re sayısı azalır. Genetik yapıdaki bozul­malar sonucunda beynin fiziksel geliş­mesi gecikebilir.
Yenidoğan üzerinde: Sık sık solunum düzensizliği ve apne (soluk alamama) nöbetleri görülür.
Annenin eroin alışkanlığı ya da ge­belikte aşm metadon kullanımı dölütte ani ölüm sendromuna yol açabilir. Ero­inman annenin bebeğinde ani ölüm sendromu görülme oranı, normal nüfusa göre 5-10 kat fazladır. Bu durum genel­likle, çocukta yoksunluk sendromu sona erdikten ve kanındaki her tür uyuşturu­cu vücuttan atıldıktan sonra ortaya çı­kar. Bu olgu, uyuşturucuların solunum merkezlerini ketleme etkisinin çok uzun süreli olduğunu ve madde vücuttan atıl­dıktan sonra da sürebildiğim göster­mektedir.

beğin ilk dışkısını doğumdan önce çı­karmasına ve dışkının amniyon sıvışma geçmesine neden olur. Amniyon sıvısı­na geçen dışkı dölütün solunum yolları­nı tıkayarak doğumda solunumun ket-lenmesine yol açabilir. Doğumdan son­ra, bebeğin annesi yoluyla aldığı uyuş­turucunun kesilmesi bebekte önemli bir yoksunluk krizine yol açar. Belirtilerin ortaya çıkış zamanı ve şiddeti doğum­dan önce annenin aldığı maddenin cin­sine ve miktarına, alınmış olan öteki maddelere (örneğin alkol, tütün, barbi-türat) ve bebeğin bu maddeleri vücu­dundan atış hızına bağlıdır.
Yeni doğmuş çocuktaki yoksunluk sendromu genellikle oldukça erken, ye-nidoğanların yaklaşık yüzde 65'inde ilk ?4*saatte, yüzde 20'sinde ikinci günde, yüzde 15'inde ise üçüncü ve dördüncü günde ortaya çıkar. Erken ortaya çık­ması, yoksunluktan kaynaklanan huzur­suzlukların başka nedenlere bağlı olan­lardan ayrılmasını sağlar. Örneğin hi-pokalsegıiye (kanda kalsiyum düzeyi­nin düşmesi) bağlı huzursuzluk genel­likle birinci haftanın son günlerinde ya da ikinci haftada ortaya çıkar.
   
Yoksunluk sendromunun ilk belirti­leri, edilgen uyuşturucu bağımlılığının merkez sinir sisteminde yol açtığı bo­zukluklara bağlıdır; huzursuzluk her ol­guda görülen ilk belirtilerden biridir.

Yehidoğanın havale nöbetlerinden farklı olarak yoksunluk krizi nöbetlerin­de huzursuzlukla birlikte istemdışı göz hareketleri, bakışın sabitleşmesi ve kol-bacaklarda titreme görülmez. Edilgen bağımlı yenidoğanlarda kol ve bacaklar­da genellikle daha abartılı ve kaba hare­ketler göze çarpar; kolların hareketi tit­remeden çok, kanat çırpmayı andırır. Küçük bebek çok öfkeli görünür, çoğu zaman oldukça hareketli ve sıkıntılıdır. Uzun süre uyuyamaz, yüksek ve tiz bir sesle ağlar. Emme içgüdüsü çok fazla­dır, parmaklarını ve yumruğunu emme­sinin önüne geçilemez. Olguların yüzde 75-100'ünde görülen bu belirtiler, uyuş­turucu yoksunluğundan kaynaklanan huzursuzluğu hipoglisemi (kandaki şe­ker düzeyinin düşmesi) ya da hipoksiden (oksijen yetersizliği) kaynaklanan huzursuzluktan ayırt etmeye yarar. Hi­poglisemi ilk 24-48 saatte huzursuzluğa neden olabilse de, hipoglisemin çocuk yoksunluk sendromundaki aşın canlı ve huysuz çocuğun tersine, yarı koma ha­lindedir.

Merkez sinir sistemi belirtilerinden başka en sık görülenler mide-bağırsak sistemini ilgilendiren belirtilerdir. Bun­lardan en önemlisi beslenme yetersizli­ğidir. Yukarıda belirtilen aşın emme iç­güdüsü, beslenmeyle azalır. En çok gö­rülen belirtilerden biri de bebeğin her öğünden sonra kusmasıdır. Yenidoğanların yüzde 30-50'sinde ishal ve buna bağlı olarak su kaybı ve kan elektrolit düzensizlikleri görülür. Sindirim siste­mine İlişkin bu rahatsızlıklar 5-6. gün­lerde, merkez sinir sistemi bozuklukla­rının ardından ortaya çıkar.

Daha az görülen rahatsızlıklar aksı­rık ve solunumun hızlanmasıdır. Daha da az rastlanan, ama ortaya çıktığında huzursuzluk yaratan rahatsızlıklar ateş ve terlemedir. Ateş her zaman bir en­feksiyonu düşündürmeli ve gerekli in­celemelere zaman kaybetmeden başlan­malıdır. Terleme az görülen bir belirti olsa da, yenidoğanlarda alışılmışın dı­şında bir durum oluşturduğundan ayırı­cı tanıda büyük önem taşır.

TEDAVİ
Anne ve bebeğin tedavisinde karşılaşı­lan sorunlar şöyle sınıflandırılabilir:
•  Madde bağımlısı gebenin bakımı. Beslenme bozukluklarına karşı önlem almanın yanı sıra anneye metadon veri­lerek aşamalı bir biçimde uyuşturucu kesilebilir. Tedavinin amaçlan:
–  Uyuşturucuların dölütün kanına geçi­şini ve dokularda birikmesini durdur­mak;
–  annenin yoksunluk sendromunun dö­lütün kan dolaşımı üzerindeki olumsuz sonuçlarını önlemek;
–  doğumdan sonra, uyuşturucunun ani­den kesilmesi sonucu çocuğun duyacağı yoksunluğu önlemektir.
•  Madde bağımlısı annenin yeni do­ğan bebeğinin bakımı.
Genel Önlemler:
–  Çocuğu özenli, az ışıklı, uygun dere­cede ısıtılmış, gürültüsüz bir ortamda tutmak, tanı koymak için çok gerekli ol­mayan girişimlerden kaçınmak.
– Su-tuz ve kalori alımını dengede tutarak, terleme ya da ishal ile artan kaybı karşılamak. Su kaybı bu çocuklarda aniden ortaya çıkabilir ve ağır bir tablo­ya neden olabilir.
– Çocuğun kilosunu ve aldığı su mikta­rını her gün kontrol etmek.
–  Derinin tahriş olmasını ve bunun ar­dından enfeksiyon gelişmesini önle­mek.
Özel girişimler:
– Doğum odasında, reanimasyon (yeni­den canlandırma) düzeneğinin bulun­ması.
–  Yoksunluk sendromunun tedavisi. Bu amaçla oluşturulmuş standart bir tedavi Şeması yoktur. İlaç seçimi klinik gidi­şin gösterdiği özelliklere göre yapılır.
Israrlı kusma, ishal, huzursuzluk, aşırı hareketlilik ve uykunun azajjnası özel­likle endişe vericidir. Geçmişte kullanı­lan, günümüzde kullanımı tıp merkezle­rinin seçimine göre değişen en önemli dört ilaç kâfurlu afyonruhu, fenobarbi-tal, klorpromazin ve diyazepamdu*.
Kâfurlu afyonruhu (Laudanum ya da Laudanum tentürü) bu tür bozukluk­larda yaygın olarak kullanılır. Merkez sinir sistemi ve mide-bağırsaklardaki rahatsızlıkların tedavisinde çok etkili­dir. Genellikle belirtiler birkaç gün içinde kaybolursa da, tedavi ortalama birkaç hafta sürer. Tedavi süresinde ila­cın dozu, yoksunluk belirtilerinin yeni­den ortaya çıkmasını önlemek için aşa­malı olarak azaltılmalıdır.
Fenobarbital merkez sinir sistemi bozukluklarının giderilmesinde çok et­kilidir. Bebeklerin büyük çoğunluğu ilk 24 saat içinde gözle görülür biçimde iyileşir; tedavinin süresi birinci ilaca göre kısadır. Fenobarbitalin başlıca ek­sikliği kusma ve ishalde etkisiz olması­dır. Hatta emme ve beslenme bu ilaçla tedaviden olumsuz yönde etkilenebilir.

Klorpromazin merkez sinir siste­miyle ilgili belirtilerin yanı sıra mide-bağırsak sistemindekilere de etkilidir. Ender de olsa, yeni doğan çocukta pira­midal sistem dışı belirtilere ve çırpınma nöbetlerine neden olur.
Diyazepam narkotik yoksunluk te­davisinde kullanılmıştır. Merkez sinir sistemiyle ilgili bozuklukların denetim altına alınmasında belirgin bir biçimde etkilidir. Diyazepamın "Üstünlüğü, teda­vi süresini yaklaşık bir haftaya indirme­sidir. Ama bu konudaki veriler diyazepamın kâfurlu afyonruhu kadar etkili olmadığını göstermektedir.

Günümüzde, tedavide ilk seçim kâ­furlu afyonruhudur (Laudanum). Mer­kez sinir sistemi belirtileri oldukça be­lirgin ve yalnızca afyonruhuyla kontrol edilemeyecek gibiyse tedaviye fenobar­bital eklenebilir.
Tedavi ilk işaretlerin belirmesiyle, yani ilk 24 saat içinde başlamalıdır. Be­lirtiler kontrol altına alındığında İlaç yavaş yavaş azaltılmalıdır. Tedavinin uzunluğu klinik tabloya bağlıdır.
   
   
BEKLENEN GİDİŞİ (PROGNOZ)
Edilgen bağımlılık yalnızca yenidoğa-mn akut yoksunluk sendromuyla belir-mez. Daha ileride ortaya çıkabilecek subakut yoksunluk sendromunu da unutmamak gerekir. Bu nedenle edil­gen bağımlılığın gidişim değerlendirir­ken uzun bir zaman dilimi dikkate alın­malıdır.
Subakut yoksunluk sendromu, do­ğumdan hemen sonra yoksunluk send­romu geçirmiş çocukların yaklaşık yüz­de 80'inde ortaya çıkar. Süreç şöyle ge­lişir: Doğumdan sonra yoksunluk krizi­ni aşan ve iyiye giden ya da tam iyileş­me görülen çocukta, kısa süre sonra be­lirtiler yeniden ortaya çıkar. Kızgınlık, huzursuzluk ve çırpınma görülür. Bu çırpınmalar dış uyaranlara, Özellikle seslere duyarlıdır. Aynca bu çocuklar kısa süre uyumalan, fazla süt emmeleri ve kusmalanyla annelerinin sabrını zor­lar. Çoğu zaman yeni doğmuş çocuğu eve getiren madde bağımlısı anne ona bakmayı başaramaz ve bu işi başkalarına devreder.
Edilgen eroin bağımlısı yenidoğanlar yaşamlarının sonraki dönemlerinde sağlıklı bir gelişim gösteremezler. Bun­ların zekâ düzeyinin normalin altında olduğu gözlenmiştir.
Sonuçta, bu çocuklarda merkez sinir sistemi bozukluklarının yalnızca eroine bağlı değil, gebelikte annenin kendine bakmaması ve kötü beslenmesi, dölya-tağı içi enfeksiyonlan ve uygun olma­yan ev ortamı gibi ek unsurlara bağlı olabileceği de ciddi olarak değerlendi­rilmelidir.

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Şu Sayfamız Çok Beğenildi
SESTEŞLİK