KİLİSENİN MÜZİĞE ETKİSİ

13 Ağustos 2013 tarihinde tarafından eklendi.

KİLİSENİN MÜZİĞE ETKİSİ
Romalılar Hıristiyanlığı kabul ettikten sonra, Kilise büyükleri Musevi tapmaklarında çalınan müziği örnek alarak, Hıristiyan geleneklerine uy­gun yeni kalıplar geliştirdiler. Bu kalıplara her ülke kendi müzik sevgi ve anlayışını kattı. Zaman­la yalnız şarkılardan oluşmuş, aletsiz, orkestrasız bir müzik çeşidi doğdu.
1600 yıllarına kadar, müzik daha çok kili­selerde ve soylu kişilerin saraylarında çalınırdı. Ayrıca "folk" (halk) dansları ile uygulanan bir tür müzik de gözdeydi. Çoğu soylular sarayların­da küçük bir çalgı topluluğu bulundururlardı.
Bunlar özel olarak o sarayda görevliydiler. An­cak festivallerde, bayramlarda ya da toplantılar­da halka açık müzik çalınırdı. O çağın soyluları ayrıca gezginci halk ozanlarını dinleyerek de eğle­nirlerdi. Bu ozanlar ülke ülke, şato şato dolaşır, bir lavta, kopuz ya da viyol eşliğinde romantik' ya da alaycı türküler çağırırlardı. Lavta yuvar­lak sırtlı bir gitarı andırırdı; viyol ise bugünkü ke­manın a tasıydı. Almanlar bu gezginci ozanlara "minnesinger" derlerdi; Fransızlar ise bunlara "troubadour" adını vermişlerdi.

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Şu Sayfamız Çok Beğenildi
Dil Çözümlemesinin Düzeyleri