KOY SEYİRLİK OYUNU TÜCCAR OYUNU

14 Ağustos 2013 tarihinde tarafından eklendi.

Oyuncular: Tüccar, kâtip, köyün zenginleri, Ahmet Ağa, Süleyman Çavuş, Topaioğlu ve köylüler.

Kâtibin Kalemi: Toplu iğne

Kâğıt: Kâtibin sırtına elleri, ayakları sarılı vaziyetle bağlanmış bir adam. (Oyunu bilmeyen seyircilerden seçilir.)

(Oyunun başı olan tüccar meydana çıkar. Yanında elinde kalemi, sırtında kâğıt olan kâtip hazırdır. Seyirciler arasında köyün zenginleri de vardır.)

Tüccar: – (Yüksek sesle, seyircilere) Arkadaşlar! Bana bakın! İstanbul'a ticaret için gidiyorum. Sipariş verecek varsa gelsin yazılsın.

(Üç ayrı yerden yavaş yavaş Ahmet Ağa, Süleyman Çavuş ve Topaioğlu kalkıp tüccarın yanına yaklaşırlar).

Ahmet Ağa: – (Tüccara) Ulen yârenlik, biz babamızdan at isterdik, kuzu, koç isterdik. Şimdi devir o devir değil. Bizim oğlanla gelin radyo isteyip dururlar. Radyoda söz var, saz var, haber var. Düşündüm, sonra onlara peki dedim. Yârenlik, sana zahmet, bize oğlanın dediği altı lambalı bir radyo alıver.

Tüccar: – (Ahmet Ağa'ya) Zahmet mi olurmuş? Sana âlâsından attı lambalı bir rodyo alırım. (Kâtibine döner) Yaz kâtip, Ahmet Ağa'ya altı lambalı bir radyo.

(Kâtip elindeki iğneyi sırtındaki adamın etine batırır. Adam acısından iki karış yukarıya sıçrar. Bu hâli gören seyirciler gülmeye ve ellerini çırpmaya başlarlar.)

Kâğıt: – (Bağırır) Of anam! Of anam! Yandım of!

Tüccar: – (Gülmeksizin, hiçbir şey olmamış gibi Süleyman Çavuş'a döner.) Çavuş, kahvede, bana bir elbiselik kumaş getir, Amasya'da diktireyim demiştin. Sözün söz mü? Söyle bakayım, kâtip yazıversin.

Süleyman Çavuş: – Yârenlik, sözüm söz. Koyu renkte bir elbiselik isterim.

Tüccar: – (Kâtibine) Yaz kâtip, Süleyman Çavuş'a bir elbiselik.

(Kâtip elindeki iğneyi sırtındaki adamın etine batırır Adam feryat ederken seyirciler, katıla katıla gülerler)

Tüccar: – (Ciddi bir şey olmamış gibi Topaloğlu'na döner). Hemşehrim, senin dileğin ne?

Topaioğlu: – Bizim köroğlu dikiş makinesi istiyor. Başımın etini yedi. Aman unutma! Bir el makinesi a/.

Tüccar: – Yaz kâtip, Topaloğlu'na dikiş makinesi.

(Kâtip elindeki iğneyi evvelce yaptığı gibi adamın sırtına batırır. Seyirciler gülerler.)

XV. Yüzyıldan XIX Yüzyıl Ortalarına Kadar Osmanlı Edebiyatı – XI

Tüccar. (Seyircilere dönerek şöyle der). Ah! Gayri gidiyoruz. Hoşça kaim. (Kâtip ile birlikte İstanbul'a gitmek için meydanı terk ederler.)

(Köylülere bir oyun oynamayı tasarlayan tüccar biraz sonra meydana yalnız olarak döner. Etrafına seyircilerden iki üç kişi toplanır. Biraz sonra da sipariş verenler tek tek gelirler.)

Birinci Köylü: – Hoş geldin tüccar!

Tüccar: – Hoş bulduk ağa.

İkinci Köylü: – Ne var ne yok İstanbul'da. Havalar nasıl?

Tüccar: – İnsanına göre hem yaz, hem kış.

Üçüncü Köylü: – Bu nasıl söz? Dalga denizde olur. Geç babam geç!

Topaloğlu : ~ Bizim makine geldi mi? Ahmet Ağa: – Yârenlik, radyo nerede? Süleyman Çavuş: – Tüccar, benim elbiseliği ver.

Tüccar: – (Hepsine birden) Ağalar, beni dinleyin. İnsanın başına çok şey gelir.

(Köylüler bir ağızdan)

– Senin başına ne geldi?

Tüccar: – Sormayın başıma gelenleri.

Ahmet Ağa: – Ee! Anlat bakalım, ne imiş başına gelen.

Topaloğlu: – Dalga mı geçiyorsun?

Tüccar: – Hemşehriler! İstanbul'dan malı aldım. Ver elini Samsun dedik, vapura bindik. Zonguldak açıklarında bir fırtına koptu. Gemi battı. Canımı zor kurtardım. Zavallı kâtip boğuldu. Mallar gemide kaldı!

Süleyman Çavuş: – Tüccar, bizi kandırmaya kalkma, dolma yutmayız.

Birinci Köylü: – Vapur batsaydı koy odasındaki radyodan duyardık.

İkinci Köylü: – Geç babam geç! Tüccar: – Vallahi billahi doğru! Üçüncü Köylü: – Sus yemin çarpar.

(Köylüler vapurun batmadığına karar verirler. Hepsi birden kendilerini dolandırmaya çalışan tüccarı yakapaça edip yere yatırırlar. Bir köylü üstüne bir kova su döker, Tüccar ısla-, nır. Halk güler)

(Uygur Köyü Oyunu, Amasya)

Okuduğumuz metinde de görülüyor ki Türk köylüsü duygularını, düşüncelerini, gelenek ve göreneklerini, olaylar karşısındaki davranışını, mizah anlayasını bu tip oyunlarla dile getirmiştir. Bu tür oyunlarda okuduğumuz metinde de görüldüğü gibi halkın konuştuğu günlük dille bire bir örtüşen, son derece sade bir dil kullanılmıştır.

Canlandırılan olayın konusu köy hayatıyla ilgilidir. Konu, şehre

giden birine yapılan sparişlerdir. Kâğıt olarak kabul edilen kişi ve kâtibin tavırları oyuna ayrı bir hava katıyor, seyircilerin gülmesini sağlıyor. Ahmet Ağa'nm, tüccara radyo siparişi verirken söylediği sözler, toplumda teknolojik gelişmenin nasıl takip edildiğini gösteriyor. Aynı gelişmeler günümüzde de devam etmektedir.

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.