MAİ VE SİYAH

14 Ağustos 2013 tarihinde tarafından eklendi.

Romanın Özeti

Romanın başkahramanı Ahmet Cemil'in, Mülkiye son sınıftayken babası ölür. Evin geçimi kendi üzerine kalır. Bunun üzerine Fransızcadan çeviriler yapar. Daha sonra Mirat-ı Şuun gazetesinde işe başlar. Ayrıca akşamları zengin bir ailenin çocuğuna ders verir. Ünlü bir yazar olmayı arzulayan, gelecekle ilgili birçok hayali olan Ahmet Cemil'in, bu düşleri yaşamın gerçekleri karşısında "düş kırıklığına" dönüşür. Mai bir gecede, pembe düşlerle başlayan roman, siyah bir gecede bütün hayallerin yıkılmasıyla biter.

Romandan bir bölüm

(Aşağıdaki metinlerin ilk iki paragrafı, Mai ve Siyah romanının ilk şeklinden alınmıştır. Diğer bölümler ise sadeleştirilmiştir.) Ahmet Cemil'in yanaklarına hafif bir renk çıkıyor, dudaklarına bir ihtizaz-ı teessür (üzüntüden kaynaklanan bir titreme) geliyordu. Fakat sadası, saf bir nağmeyi pür ahenk kadar samia-nüvaz (okşayıcı ses), ruhenis sâdası (ruha hoş gelen ses)-uçtukça meyelan-ı pervazı (inişli çıkışlı uçma isteği) artan kırlangıçlar gibi söyledikçe kuvvet buluyordu.

Ahmet Cemil'in sada-yı mühtezzinde (titreyen ses) musiki-perdaz (musiki uyandıran) olan âheng-i saf, asâ-yı sehhar-ı dahaya temas etmiş zannedilen çehresinde parlayan necm-i pertev-bâr-ı sâniha (yıldız gibi ışık saçan ilham), lâmbanın hafif ziyası, mevvac -ı tütün (dalgalanan tütün) dumanları arasında yükseliyor görünen hey'eti, bir nazm-ı dil-nüvaz (gönül okşayan şiir) suretinde titrek dudaklarından dökülen bu sözler, sanki hazân (geniş) bir dâire-yi cezbe (çekim alanı) içine almış idi.

Henüz yirmi iki yaşında, bütün maneviyatı yalnız bir ümidin gerçekleşmesini beklemekte. Şöhret bulmak, edip olmak, herkesçe anılmak, bugün o kadar acılarına göğüs germek için hayatını zehirlediği bu edebiyat aleminin bir gün yüksek zirvelerine çıkmak ve ismini o kadar yükseltmek ki… O hayal ettiği yüksek dereceye bir sınır bulamıyor; sonra da bu derece yüksek emellere kapılıyor olduğundan kendi kendine utanıyordu.

Yenilikler ilk defa bu romanda görülmüş, böylece roman anlatımında yeni bir dil anlayışı ortaya çıkmıştır. Bu süslü ve sanatlı, Arapça ve Farsça söcük ve tamlamalarla yüklü bir dildir.Romanda Tanzimatçıların kurgu hataları, üslup eksiklikleri, acemilikleri ve gereksiz tekrarlar görülmez. Roman teknik bakımdan olgunluk kazanmış, romanda olay örgüsü, işlenişi ve konuşmalar başarılı bir biçimde verilmiştir. Yazar, romanda kişiliğini gizlemiştir.

Romanda canlandırılan kişiler ile anlatılan olaylar ve kişilerin ruh çözümlemeleri gerçekçidir. Romanda semt olarak Babıali ve Süleymaniye çok iyi anlatılır. Tepebaşı Bahçesi, Servet-i Fünûn dönemi aydınlarının sevdiği mekanlardan biridir. Gerçek mekanla romandaki mekan ve kişiler arasında bu açıdan doğrudan bir ilgi vardır. Romanda Ahmet Cemil de arkadaşı Hüseyin Nazmi ile bu bahçeye giderek şiir ve edebiyat üzerine sohbetler etmektedir. Öyleyse romanda anlatılan kişilerle, romanın yazıldığı dönemde karşılaşılabilir. Başta Servet-i Fünûn yazar ve şairleri romandaki kişilerle özdeşleştirilebilir.

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Şu Sayfamız Çok Beğenildi
Servet-i Fünun Döneminin Siyasi Portresi