SARI GÜL

14 Ağustos 2013 tarihinde tarafından eklendi.

Gözlerin elindeki güle merkûz idi (dikilmişti). Parmakların aheste aheste (yavaş yavaş) yaprakları koparıp rüzgâra bahşediyordu (bırakıyordu).

Seni seyrettikçe kalbimde hüzünler hissediyordum. Şu anda hayalhanenin (hayallerinin) acı acı fikirlerle meşgul olduğundan emin idim.

Yapraklar bitinceye kadar hiç tavrını, vaz'iyyetini (durumunu) değiştirmeyerek hazin hazîn (hüzünlü hüzünlü) sükut ediyordun (susuyordun). Lâkin sarı yaprak metanetini (direncini) mahvetti (kırdı) ; birdenbire bir tuğyan-ı sfrişk (gözyaşı seli) hâsıl oldu (meydana geldi).

Ağladın; şimdi topraklara mevzu olan (koyduğun) başını sîneme (göğsüme) dayadın; hüngür hüngür ağladın.

Ben de ağlıyordum. Senin ağlayışına ağlıyordum. Senin gözlerin sükût etti (kesildi), lakin benimkiler devam ediyor.

O zamandan beri sarı gülleri görmesini arzu etmem. Çünkü en kıymetlisini mezara gömdüm.

Bu metin,
örneğinde olduğu gibi, cümlelerden oluşmuştur yani düz yazı şeklindedir. Cümlelerde

örneğinde olduğu gibi, yoğun duygular yansıtılmaktadır. Metindeki cümlelerde ölçü ve uyak yoktur. Konu,

örneğinde olduğu gibi, şairane bir söyleyişle çarpıcı bir şekilde anlatılmıştır. Nesir cümleleriyle yazılması, ses, söyleyiş, tema bakımından, şiirden farklı olmaması, şiirdeki vezin, kafiye gibi şekle ait önceden belirlenmiş sınırlayıcı öğeleri içermemesi, sanatçının duygularını daha rahat ifade etmesine zemin hazırlaması bu metnin türünün "mensur şiir" olduğunu göstermektedir. Bu metin, Halit Ziya'nın "Mensur Şiirler" adlı eserinden alınmıştır. Bu eser, Türk edebiyatında bu türün Batılı anlamdaki ilk örneklerini içerir. Sanatçının bu kitaba koyduğu ad, bu türün de adı olmuştur. Yani "mensur şiir" teriminin isim babası Halit Ziya'dır.

Bazen sevdiklerimizi kaybettiğimiz ölüm günleri gibi mağmum (gamlı) günlerde ruhumu bu birbiriyle yaşayan insanların arasında kimsesiz, hiçbir kimsesiz olduğumun melali (sıkıntısı) istilâ eder (kaplar); beni elemlerim (acılarım), kimsesizliklerimle yapayalnız bırakıp giden rabıtalarımın (bağlantılarımın) arkasından bütün matemlerimi (üzüntülerimi) düşünürüm; hepsinden ayrı birer sürur-ı muvaffakiyet (başarı sevinci) hissederim.

Kendimi bu sevenlerin, sevilenlerin arasında anasız, babasız, hattâ bir refikasız (eşsiz), beni seven bir refikâsız, hiçbir kimsesiz bulmaktan vahşi zevkler duyarım; sefil ve serseri, mak-hur (kahra uğramış) ve perişan sürüklediğim bu bîkes (kimsesiz) bu garip, bu mariz-ül âmâl (emelleri hasta) hayatıma bir düşman gibi gayz-âlud (öfkeli) bir hande-i sâr (öç alma gülüşü) ile bakarım.

Bilmem ki kimin intikamını kimden almak isterim?

Bu metinde evrensel olan ama bireysel nitelikler taşıyan bir "ölüm" teması işlenmiştir. Sevilen kişinin ölmesiyle geride kalanların çektiği yalnızlık duygusu anlatılmıştır. Bu bağlamda kişinin yaşadığı bunalımlar, mutsuzluklar, üzüntüler, kederler,

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Şu Sayfamız Çok Beğenildi
Dilin Yapısı ve Toplumun Yapısı