Şiir

14 Ağustos 2013 tarihinde tarafından eklendi.

ŞİİR

Edebiyat, beliğ sözler ise şiir en beliğ sözlerdir. Şiir, edebiyatın en müntehap parçaları olduğundan, her şiir edebiyattan ma'dud olduğu halde, her edebiyattan ma'dud olan söz şiir olamaz.

Şiir hem nazım hem nesir kisvesinde tecelli edebilir. Bir söze, manzum olduğu için "şiirdir" denilemeyeceği gibi mensur olduğu için "şiir değildir" de . Şu kadar var ki, ekseriyet üzre tabiat manzum olan şiire mensur olan şiirden ziyade meyleder. Mesela latif bir fikir, nesir ile şiir denilecek surette ifade olunursa, yine o fikir nazım ile kezâlik şiir denilecek surette beyan edilse, tabiat nazma nesirden ziyade müncezip olur. Bu da nazımdaki o tabiat nevâz aheng-i mahsustan ileri gelir. Kafiye ise nazımın ziver-i cazibe efzâsıdır. Bunun içindir ki kafiyeli nazım kafiyesiz nazımdan ziyade sevilir.

Zannederiz ki şiirin öteden beri bazı kuyûd-ı saire ile beraber "Mevzun, mukaffa söz" diye tarif olunması beyan olunduğu üzere tabiatın kelâm-ı manzumu kelâm-ı mensura, kafiyeli nazmı kafiyesiz nazma tercih etmek istidadında bulunmasından neş'et etmiştir. Yoksa şiirin mutlaka mevzun, mukaffa olması için lüzum-ı hakiki yoktur.Biz alelûmum beliğ sözlere "edebiyat" demekle beraber bunların ziyade beliğ olanlarına "şiir" diyoruz. Manzum veya mensur olmasını kaydetmiyoruz. Maahaza şiir denilebilecek bir sözün mensur olmasına nisbetle manzum olmasından ziyade zevkyâb olduğunuzu itiraf eyliyoruz.

Günümüz Türkçesiyle

Edebiyat, güzel sözler demek ise, şiir en güzel sözler demektir. Şiir, edebiyatın en seçkin parçası olduğu için her şiir edebiyatın sınırları içindedir, ancak edebiyatın sınırları içinde yer alan her söz şiir değildir.

Şiir, hem nazım hem nesir görünümünde ortaya çıkabilir. Bir söze şiir biçiminde yazıldığı için "şiir" denemeyeceği gibi, düzyazı biçiminde olduğu için "şiir değildir" de denemez. Şu kadarını söyleyebilirim ki çoğunluk alışkanlık gereği, manzum olan şiire, düzyazıya yaklaşan şiiirden daha çok ilgi gösterir. Örneğin güzel bir fikir, düzyazı ve şiir denebilecek biçimde ortaya konmuşsa, yine o fikir nazım ile yine öyle şiir denecek biçimde ortaya konsa, doğal olarak nazma düzyazıdan daha çekici gelir. Bu da nazımdaki alışkanlık yapan kendine özgü ahenkten kaynaklanır. Kafiye ise nazımın çekiciliğini artıran bir süsüdür. İşte bunun içindir ki kafiyeli nazım, kafiyesiz nazımdan daha çok sevilir.

Zannederiz ki şiirin öteden beri bazı bilinen özellikleri ile beraber "vezinli, kafiyeli söz" biçiminde açıklanması, insanların alışkanlıkla manzum sözleri, mensur sözlere; kafiyeli nazmı, kafiyesiz nazma tercih etmesinden kaynaklanmaktadır. Yoksa şiirin mutlaka vezinli, kafiyeli olmasına gerek yoktur.

Biz, genellikle güzel sözlere "edebiyat" diyoruz, bunun yanında daha güzel olanlarına "şiir" diyoruz. Şiir veya düzyazı biçiminde yazılmasını kastetmiyoruz. Bununla birlikte şiir denebilecek bir sözün düzyazı olması biçiminde değil şiir biçiminde yazılması bizi daha çok mutlu ediyor.

Makale özelliği gösteren bu metinde Muallim Naci, şiir ve edebiyat üzerine düşüncelerini açıklamıştır. Metindeki anlam kümeleri birbirini destekleyici niteliktedir. Makale yazarı, düşüncelerini kanıtlamak amacıyla yazıya döker. Muallim Naci de "şiirin ne olduğıTyla ilgili düşüncelerini bu metinde aktarıyor. Muallim Naci'nin ele aldığı bu konu Tanzimat döneminde sıkça ele alınmıştır. Şinasi, Ziya Paşa, Recaizade Mahmut Ekrem gibi sanatçılar şiirle ilgili düşüncelerini, kendi anlayışları doğrultusunda ele almıştır.

Yazar, düşüncelerini kesin ifadelerle dile getiriyor. Ancak anlatımı yalın ve anlaşılır olara nitelemek biraz zordur. Çünkü metinde yabancı sözcüklere sıkça yer verilmiştir. Bu da yazının anlaşılırlığını güçleştirmektedir. Halkın anlayacağı sözlerin yanında eski sözcüklerin yoğun olarak kullanılması metinde anlatım yönünden eski-yeni ikiliğinin olduğunu göstermektedir.

Metinde Divan edebiyatının etkisi cümle yapısında kendini göstermektedir. Divan edebiyatından kalma uzun cümle kurma anlayışının sürdüğünü görüyoruz. Ancak yine de Tanzimat döneminde ortaya konan bu metnin, daha önce konan edebî metinlerden daha sade bir dilinin olduğunu söyleyebiliriz.

Bu metinde Muallim Naci, şiir ve edebiyat ile ilgili düşüncelerini açıklarken edebî yönü hakkında bilgiler de vermektedir. Sanatçı, manzum olan her metine şiir denemeyeceğinden, şiirin kendine özgü bir dilinin olduğundan söz etmektedir. Şiirde kafiyenin yeterli olmadığını, ahengin çok önemli olduğunu vurgulamaktadır. Ahenkli bir düzyazıdan bile şiirsel bir tat alınabileceği üzerinde durmaktadır. Bunlar Muallim Naci'nin edebî yönünü ortaya koyan ifadelerdir. Bu anlatılanlara göre Muallim Naci, biçime körü körüne bağlı bir şair olmadığı, yeniliklere açık olduğu anlaşılmaktadır. Yani sanatçı, kendine göre bir orta yol tutturmuştur.

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Şu Sayfamız Çok Beğenildi
TÜRKMENCE İLE İLGİLİ SENTAKS ÇALIŞMALARI