Türkçülük

13 Ağustos 2013 tarihinde tarafından eklendi.

Türkçülük akımı, Osmanlıcılık ve İslamcılık ideolojilerinin uygulama alanı bulamadığı bir zamanda devleti kurtarma adına ortaya çıkmıştır. Bu düşünce akımına göre devlet; ancak dili, dini, soyu ve ülküsü bir olan topluma dayanarak ayakta durabilir. Türkçülük, dil, tarih ve edebiyat alanlarındaki çalışmalarla, yani bir kültür hareketi olarak başlamış, zamanla siyasî bir nitelik kazanmıştır. Aslında ilk çalışmalar Tanzimat döneminde başlamıştır. Ahmet Vefik Paşa'nın, Ali Suavi'nin, Ahmet Cevdet Paşa'nın ve Şemsettin Sami'nin Türkçülük alanında çalışmaları vardır.

Ahmet Vefik Paşa Ebulgazi Bahadır Han'ın "Şecere-i Türk" adlı eserini çevirmiş, Cevdet Kudret çıkardığı ikdam gazetesinin altına "Türk gazetesidir" ibaresini yazdırmış, bu gazetede Osmanlıca-Türkçe tartışmalarına yer vermiştir. Şemsettin Sami 1901'de "Kamus-i Türki" adlı eserini, Bursalı Tahir, 1911'de "Türklerin Ulum ve Fünuna Hizmetleri" adlı eserini yazmıştır.

1908'den sonra milliyetçilik hareketi, Türkçülük adı altında önce sanat ve edebiyat alanında kültürel bir hareket olarak başlamış, Balkan Harbi'nden sonra aynı zamanda siyasî bir akıma dönüşerek kurulan dernek ve yayın organlarıyla yaygınlık kazanmıştır.

Özellikle 1897 Yunan Harbi sırasında Mehmet Emin Yurdakul'un "Cenge Giderken" şiirinde dillendirdiği dizesi Türkçülük akımının sloganı olmuştur. Balkan Savaşı'nın meydana getirdiği olumsuz sonuçlar ve Osmanlıcılık akımının birleştirme yönündeki çabalarının başarısız olması, Türkçülük akımını ön plana çıkarmıştır.

İlk dernek, 1908'de kurulup 1911'de kendi adıyla bir dergi yayımlayan "Türk Derneği" olmuştur. Bu derneğin yerini daha sonra Mehmet Emin Yurdakul'un başkanlığında kurulan ve aynı isimle dergi de çıkaran "Türk Yurdu" derneği alır. Ahmet Hikmet, Yusuf Akçura, Ağaoğlu Ahmet bu derneğin kurucuları arasında yerini almıştır.

12 Mart 1912'de tıbbiyeli gençler bir araya gelerek "Türk Ocağı"nı kurarlar. Bu derneğin, yurdun birçok yerinde şubeleri açılır. 1913'te aydınların yanında halka inmeyi amaç edinen "Halka Doğru" dergisi çıkar. Bunların yanında "Yeni Mecmua, Türk Sözü, Milli Tetebbular Mecmuası" gibi dergiler çıkar.

Ömer Seyfettin ve Ali Canip tarafından çıkarılan "Genç Kalemler" dergisiyle milliyetçilik edebiyatta da başlamış olur. Dergide ilk defa Millî Edebiyat kavramı kullanılır. Millî bir edebiyat oluşturmak için önce dilin millileştirilmesi gerekmektedir. Bu amaç için Yeni Lisan anlayışı ortaya atılır. Yazı dilini konuşma diline yaklaştırma ve böylece yazı dili ile konuşma dili arasındaki farkları ortadan kaldırma amaçlanmıştır. Edebiyat dilinin o zamana kadar Arapça ve Farsçanın etkisinde "yapma bir dil" olduğunu savunan bu genç edebiyatçılar Servet-i Fünûncuları ve Fecr-i Aticileri eleştirmiş, daha geniş halk kitlelerine seslenmek için "yeni lisan" anlayışını savunmuşlardır. Bu hareket, özellikle Ziya Gökalp'in katılımıyla edebiyatımızda hızla yayıimış ve gelişme göstermiştir.

11 Nisan 1911'de çıkan "Genç Kalemler" dergisinin başmakalesi "Yeni Lisan" başlığını taşır. Bu makalede yazı dilinde Türkçe kuralların hâkim olması, Arapça ve Farsça tamlamaların ve dil kurallarının kullanılmaması, Türkçe karşılığı olan yabancı sözcüklerin dilden atılması, konuşma dilinde istanbul Türkçesi-nin esas alınması, eserlerin sade bir dille, yapmacıklığa düşmeden yazılması, diğer Türk lehçelerinden sözcük alınması gibi görüşler ileri sürülmüştür.

Ziya Gökalp, Türkçülük akımını ilk defa sosyolojik bir metotla incelemiş ve bir sistem hâline getirmiştir. Başlangıçta Turancı çizgide olan Gökalp, zamanla düşüncelerini yenileyerek, Türkiye'nin varlığını tehlikeye düşürecek siyasî gelişmeler karşısında uzak idealleri bir kenara bırakarak gerçeklere yatkın bir yol tutmuş, aşırı milliyetçi düşüncelerden uzak durmuştur. Türkçülük akımının gelişmesine Cumhuriyet öncesi ve sonrasında eserleriyle önemli katkılar sağlamıştır. Akımın felsefî alt yapısını oluşturmuş, milliyetçilikle ırkçılığı birbirinden ayırt etmiştir. Bu ve buna benzer çalışmalarla milliyetçilik akımı, bütün ilim, düşünce ve edebiyat alanlarında kendini hissettirir hâle gelmiştir. "Mehmet Emin Yurdakul, Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin, Ali Canip Yöntem, Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Yusuf Akçura, Hamdullah Suphi" bu akım içinde önemli yere sahiptir.

Bu akımın edebiyata yansımasıyla dilde sadeleşme başlamış, "Yeni Lisan" hareketiyle de Türkçeyi ve kurallarını esas alan bir dil anlayışı başlamıştır. Ömer Seyfettin, Ali Canip Yöntem ve Ziya Gökalp'in çabalarıyla hemen bütün yazarlar konuşulan Türkçe ile, özellikle istanbul Türkçesiyle yazma yoluna girmişledir. Ayrıca aruz-hece tartışmasında Mehmet Emin'le birlikte, Ziya Gökalp'in etkisiyle genç şairler heceye dönmüşlerdir.

Aslında bu ve buna benzer düşünceler önceden de söylenmiş; ama uygulanma olanağı bulunamamıştı. Genç Kalemler'in farkı, onların bu düşüncelerini uygulamaya da koymalarıdır. Onlar düşüncelerini yazdıkları eserlerde uygulamışlardır.

Ziya Gökalp, Fuat Köprülü gibi ilim ve düşünce adamlarının yardımlarıyla kuvvetlenen "Yeni Lisan" hareketi, ^şfik Hant Yakup Kadri. Reşat Nuri, Halide Edip" gibi sanatçılarla yaygınlık kazanmış, Türkiye Cumhuriyeti ilan edilmeden önce, konuşma dili edebî dilin yerini tamamen almıştır.

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Şu Sayfamız Çok Beğenildi
Dil